Biliyorum, ‘O’ gün artık çok yakın...
Sen ilk günden beri imkansızdın benim için. Ama benim
umrumda bile değildi bu, ben sadece seviyordum... Ben seni hiç tereddüt
etmeden, hiç vazgeçmeden, her dakika daha çok büyüterek içimde, senin büyünde
büyüyerek, gelişerek ama hiç değişmeyerek, hiç kimseyi sevmediğim gibi sevdim.
Bir nefes kadar yakınımda olanlar bile yanıltırken beni, bir ömür uzağımda da
olsan sen, bana hiç yaşatmadın kötü sürprizleri.
Ben sadece sevdim, vuslatı, bir gün benim olmanı hayal bile
etmedim; öyle kusursuz ve öyle uzaktın ki, yaklaşıp kendime katarak seni
eksiltmeye cesaret edemezdim... Hep böyle kal, evrende bana en uzak adam sen ol
ama ben seni hep seveyim, yeter, dedim. Bana bu kadar benzemen, aldığım nefes
kadar iyi tanımak seni, yetti bunca sene.
Yaşım kadar büyüttüm hislerimi; bir öte dünya inanışına
sahip olmasam da aşkın ölmeyeceğini bildiğim için biliyorum, ben olmasam da
yaşayacak bu sevgi...
Şimdi, senelerdir ilk kez gözlerinin böyle parladığını
görüyorum bir kadın için... Aradığını bulduğunu biliyorum, hissediyorum,
gülümseyişinde görebiliyorum.
Başkasına ait olduğunda bile biliyorum, çok iyi tanıyorum
seni... Bir kadının yanında böyle mutlu, huzurlu, kendinden ve yanındakinden
emin duruşunu, kendi duruşunla yanındakini dengeleyen tavrını, romantizmin
üzerine atılan çirkin ve samimiyetsiz klişelerden uzak, âşık ve gerçekçi halini
görmekten mutlu bile oluyorum.
Biliyorum, ‘O’ gün artık çok yakın...
İçim cız etmiyor değil... “Evet” dediğin an geldiğinde belki
birkaç damla bile düşecek gözlerimden... Ama yapma diyemem, mutlusun ve bunu
sürdüreceksin, biliyorum...
Vazgeçmedim senden ama bir şarkı geçer içimden, senin de
sevdiğin, bir tek onu söyleyebilirim:
“Sessizce, kimsesizce
gönderdim dudaklarımı... Öpme, al yeter...”