27 Mayıs 2012 Pazar

"Öpme... Al, yeter!"


Biliyorum, ‘O’ gün artık çok yakın...

Sen ilk günden beri imkansızdın benim için. Ama benim umrumda bile değildi bu, ben sadece seviyordum... Ben seni hiç tereddüt etmeden, hiç vazgeçmeden, her dakika daha çok büyüterek içimde, senin büyünde büyüyerek, gelişerek ama hiç değişmeyerek, hiç kimseyi sevmediğim gibi sevdim. Bir nefes kadar yakınımda olanlar bile yanıltırken beni, bir ömür uzağımda da olsan sen, bana hiç yaşatmadın kötü sürprizleri.

Ben sadece sevdim, vuslatı, bir gün benim olmanı hayal bile etmedim; öyle kusursuz ve öyle uzaktın ki, yaklaşıp kendime katarak seni eksiltmeye cesaret edemezdim... Hep böyle kal, evrende bana en uzak adam sen ol ama ben seni hep seveyim, yeter, dedim. Bana bu kadar benzemen, aldığım nefes kadar iyi tanımak seni, yetti bunca sene. 

Yaşım kadar büyüttüm hislerimi; bir öte dünya inanışına sahip olmasam da aşkın ölmeyeceğini bildiğim için biliyorum, ben olmasam da yaşayacak bu sevgi...

Şimdi, senelerdir ilk kez gözlerinin böyle parladığını görüyorum bir kadın için... Aradığını bulduğunu biliyorum, hissediyorum, gülümseyişinde görebiliyorum. 

Başkasına ait olduğunda bile biliyorum, çok iyi tanıyorum seni... Bir kadının yanında böyle mutlu, huzurlu, kendinden ve yanındakinden emin duruşunu, kendi duruşunla yanındakini dengeleyen tavrını, romantizmin üzerine atılan çirkin ve samimiyetsiz klişelerden uzak, âşık ve gerçekçi halini görmekten mutlu bile oluyorum.

Biliyorum, ‘O’ gün artık çok yakın...

İçim cız etmiyor değil... “Evet” dediğin an geldiğinde belki birkaç damla bile düşecek gözlerimden... Ama yapma diyemem, mutlusun ve bunu sürdüreceksin, biliyorum...

Vazgeçmedim senden ama bir şarkı geçer içimden, senin de sevdiğin, bir tek onu söyleyebilirim:
“Sessizce, kimsesizce gönderdim dudaklarımı... Öpme, al yeter...”