16 Eylül 2013 Pazartesi

Felsefeyi bu kadar ciddiye aldığınız için teşekkür ederim!



Bugün pek çoğumuzun haber sitelerinde denk geldiği bir başlık var: “Felsefi tartışma kanlı sonuçlandı” minvalinde… Güya Kant tartışan iki kişiden biri diğerini plastik mermi ile hastanelik etmiş. 

Olayla ilgi yazılan hem Türkçe hem de İngilizce haber metinlerinde bir şey özellikle dikkatimi çekti; haberi yapanlar, tartışma sebebinin Kant’ın düşünceleri olduğuna cidden inanmışlar, çok güldüm buna. Hatta dalgasını da geçtim, demek ki Nietzsche falan tartışsalar daha neler neler olacak!

Memet Ali Alabora, Yeni Şafak gazetesinin kendisiyle ilgili olarak, ‘yönettiği tiyatro oyunu ile darbe provası yaptığı’ haberi hakkında konuşurken “tiyatroyu bu kadar ciddiye aldığınız için teşekkür ederim” demişti. Alabora’ya nazire ile şunu demek isterim habercilere, naçizane: Felsefeyi bu kadar ciddiye aldığınız için teşekkür ederim!


İlgili haberlerden bazıları:



11 Eylül 2013 Çarşamba

Biber Gazı Kafası



Ben dün öleceğimi düşündüm.
Ciddi ciddi.
Ama film şeridi gibi hayatım akıp geçmedi gözlerimin önünden.
Geriye ne bırakacağımı düşündüm.
Cevap: hiç
Ölmesem, yine hiç.
Ama başkaları ölebiliyorsa ben de ölebilirdim.
Hem 'oracıkta' ölüversem, en azından onurlu bir ölüm olurdu bu.

Kredi kartı borcum geldi aklıma.
Anneme borçlarım kalmasa dedim.
Yatırımlarımla borcum ödenebilir gibiydi, 'oh' dedim.

Net olarak hatırlamıyorum ama daha önce de 'ölüyorum galiba' diye düşünmüştüm, korkuyla.
Ama dünkü en büyüğüydü ve dün korkmuyordum.

Ve aklımdan kimse geçmedi.
Annem, kardeşim, sevdiklerim...
Hiç kimse!

Kendimi âşık sanıyormuşum, o da yalanmış.
Kimse gelmedi aklıma o anda. Aklıma birinin gelebileceği bile gelmedi aklıma.
(Bu, şu an bir rahatlama sebebi tabii.)

Eve döndüğümde Necatigil’i düşünüyordum. Her seferinde çok etkilendiğim ve altına imzamı atmak isteyecek kadar hemfikir olduğum o şiiri, ‘Sevgilerde’yi.
Bu şiir bana ölümü düşündürürdü hep.
Dün gece tekrar düşündüm.
Sevdiğimi söylemeden ölseydim diye.
Öldüğümde şu anki bilinç durumunda olacaksam bile söyleyip söylememem arasında bir fark yok.
Hatta söylediğim biri ölümüme daha çok üzülür bu durumda.
Bana söylenmiş olsaydı ve ölseydim, kalan için çok daha zor olacaktı durum.
Ben belki mutlu ölecektim ama ne fark eder, zaten ölmüşüm.

Galiba artık şairle aynı fikirde değilim...

2 Eylül 2013 Pazartesi

Zamansız olmak mı?

Kulağımda, dilimde Gülşen'in "Kardan Adam" şarkısı dönüp duruyor; "Zamansız olmak mı seni sen yapıyor?" diye soruyor... Aklımda dönen başka sorulara eşlik ediyor bu soru.

Her geri dönüşte hislerimi aynı canlılığıyla bulduğum için mi takılıyorum ona yoksa aslında içten içe sadece onu mu sevdim ben? Zamansız olduğu için mi o, o olduğu için mi zamansız?

02.09.2013/ 14:13