Bir delilik var
aklımda, ama ‘aklımda’.
Şairin, “konuşsam sessizlik, gitsem ayrılık” dediği türden
bir delilik.
Bundan başka hiçbir şey, daha
fazla delilik değildir herhalde, öyle susuyorum.
Aslında hiç susmuyorum, hep çağırıyorum, gözlerime perde
çekemediğim için hep ışıldıyorum/ ışıtıyorum ama görülen, duyulan bir tek
sessizliğim oluyor, delilik olunca
mevzu.
Küçük küçük yaşayayım, diyorum; hayattan başka bir tat
alınıyor olabilir böyle yapınca. Yok! İllâ en büyük delilik benim olacak, en çözümsüz bilmece hep benim aklımda!
Hani bazen bilmezsin kendi aklından geçeni, adına delilik demedikçe deli değilsin; deli
olduğunu kabul etmedikçe kaçabilirsin…
Ama ben kendi kendimeyken bile beceremiyorum ki susmayı. Delilik de diş ağrısı gibi biraz,
unutmak istiyorum bir yandan, bir yandan da yokluyor dilim acıyı yitirdikçe…
Aklımda dönüp duran bir “Bilmece” var, o benim yerime
susuyor bugünlerde: “Söylemem mümkün değil, çünkü delilik bu!”
FS/ 18.07.2013