28 Ocak 2013 Pazartesi

Baykuşlar...

Ne desem, nasıl anlatsam, neye benzetsem de anlaşılsa, neyi söylesem de çıksa açığa? Bir karın ağrım var yine benim, uykularımı bölen, tarifi var mıdır bilemediğim... Türkünün, "baykuşlar tünedi dalıma benim" diye betimlediği bir hal ya da en çok buna benzetebildiğim.

Oysa bir de tatlı huzur var hayatımı kaplayan, bugünlerde. Ama, galiba, bu bambaşka bir konu...

Her ruh halini bir çelişkiye dönüştürmeye kararlı sanki aklım, dönüp duruyor kuytularında kuşkuların. Yaşlarım -her zamanki gibi- hazır ve nazır dökülmeye, ben -her zamanki gibi- amadeyim dökmeye!

Şu anda, yanıtların eksikliği yakıyor canımı en çok. Görünmez oluyorum yanıtsız kalınca sorularım, yok oluyorum. Yokken var olabilmenin sancıları galiba bu hissettiğim. Yoktan var etmeyecek oysa yanıtlar, yalnızca kaldıracak üzerimdeki perdeyi, açacak gözlerimi. İki cümle duyacağım ve görünür olacağım sanki.

Yok olmak ile yok sayılmak arasındaki farkı iyi bilirim ama bir zaman eşitleniyor işte bu ikisi. O zamandayım ben şimdi...

Bugün benim efkârım var, ne olur değmen gayrı telime benim!

Hiç yorum yok: