18 Mayıs 2008 Pazar

"Sevgileri Yarınlara Bırakmamalı"

Sona yaklaştıkça zorlaşır adım atmak, bir hüzün çöker omuzlara, birkaç damla birikir, kirpiklere hapsedilir…

Üçüncü sınıf bitmekteyken ve ben son sınıf olma fikrini şiddetle reddederken ister istemez düşünüyorum geçmişi… (Final sınavları tek dert olsa keşke, iki hafta sonunda güneş açıverse aniden, gazeller geri dönse dallarına, sevgiyi çeksek içimize, solurken…) Küçük ya da büyük korkular, hayaller, pişmanlıklar kalmış geride… Sonlar yaklaşınca pişmanlıklar gelir akla ya da sona az kala tamamlanmaya çalışılır eksikler… Söylenemeyen sözler dile gelir, esirgenen adımlar atılır, son bir hamle yapılır hayata; zaman geçtiğinde yaptıkların yerine yapamadıklarından pişmanlık duymamak için…

“Okul” kavramını hep sevdim, hep kendimi ait hissettim bir okula… Şimdi, son iki hafta kala üçüncü sınıfın sonuna, yine kopmak istemiyorum cennetimden. Gözümü daha az kırpsam daha yavaş döner mi dünya?

Şimdi boşluğu doldurma zamanı, söyleyemediklerimi söylemeli, yapamadıklarımı yapmalı, göremediklerimi görmeli, sevemediklerimi sevmeliyim… “Sevgileri yarınlara bırakmak” için çok fazla zaman yok önümüzde; yarın çok geç olabilir…

Konuşmak için geç kalmamalı artık, boşaltmalı insan, ne büyütüyorsa içinde…

Sona az kala bir şeyler yapmalı, bir şeyler yapmalı bu dünya için… Belki bir sevgi, belki bir ümit, belki bir dostluk kazanmalı, aldığımız nefese biraz iyilik katmalı… Artık durmamalı, beklememeli; harekete geçmeli… “Sevgileri yarınlara bırakmamalı”…

Hiç yorum yok: