1 Şubat 2014 Cumartesi

Bir Yusuf Masalı 1-2-3


19-26 Ocak 2014
-TRT, her nedense, ilk iki bölümü aynı gün yayınladı.-

Bir Yusuf Resitali, Bir Sevda Şöleni...

Ne başucumdan ne de yüreğimden eksik ettiğim bir kitabın*adını veriyorlar bir diziye, ki bu bile yeterlidir izlemeye niyet etmeme, ayrıca bunun bir uyarlama ya da esinlenme olamayacağını da bildiğimden içim rahat... Tanıtımlarda İnan Ulaş Torun’u görüyorum üstelik, bir Yusuf olmaya o kadar uygun ki, değmeyin keyfime. Nur Erkul’u (Maria Züleyha) biraz donuk buluyorum henüz izlemeden, ama bu zaten Yusuf’un masalı, Yusuf’un sevdası, diyorum, ne olsa bozamaz büyüyü. Bir de iyi oynarsa, onca sevda masalı arasında kadının da sevdalı olduğu belki de tek yer olan bu hikaye uçmaz mı o zaman?

Dizi başlıyor, izlemekten keyif aldığım kimler kimler var daha: Burak Satıbol (Behzat), Tarık Ünlüoğlu (Cevdet Paşa), Emin Gürsoy (Terzi Yakup Usta), Tuba Erdem, Ömür Arpacı (Babür), Mehmet Usta (Aşçı İkram)... Şahane Trakya aksanıyla İnan Ulaş Torun’un bir önceki dizisi 6 Mantı’nın sevimli yüzlerinden Caner Kadayıfçı (Şerbetçi Danyal) var; yine 6 Mantı’dan Benian Dönmez var dadı kalfa rolünde, benim ilk kez Hayat Devam Ediyor’da gördüğüm Rozet Hubeş var, bu kez aksansız bir İstanbullu olarak. İlk kez bu dizide görüp duruşunu ve oynadığı karakteri epeyce beğendiğim İsmail Hakkı var Mangal Hasan rolünde.

Terzi Yakup’un oğlu Yusuf, babasının –nedendir bilinmez- kavgalı olduğu Cevdet Paşa’nın yeğeni Züleyha’ya vurulur. Onun peşinde savrulmaktayken bir gün Aşçı olur Paşa’nın konağına, ertesi gün casus zannedilip atılır zindana... Yine Hakan Haksun ve yine Amerika’yı yeniden keşfetmeye çalışmadan anlatılacak kadim bir hikâye ve yine bir korku bende, Beni Böyle Sev’de olduğu gibi, bu masal da entrikalara kurban olursa diye. Üstelik saray da var burada, Paşa da var; şehzadeler, cariyeler yok belki ama koltuk sevdası var, iktidar hırsı var... Korkuyorum!

Masal zamansız olur diye mi acaba, dizinin hangi yıllarda geçtiği belirtilmemiş. Benim atmosferden anladığım, 20 yüzyıl başlarıydı ama TRT Web sitesi 18. yüzyıl diyor. Yine de henüz zamanını belli edecek bir ipucu göstermediler dizide. Tarihsel hataları görmek mümkün. Mesela Yusuf’un üzerindeki siyah monta dikkat ederseniz, 21. yüzyıl modasının izlerine rastlayabilirsiniz...

Bundan daha büyük bir hataya da Şerbetçi Danyal’in bir cümlesinde rastladık. 1. Bölümde, kendisine “Ben Cevdet Paşa’nın yeğeniyim,” diyen Maria’ya “Ben de Vekâlet-i Umumiye Nazırıyım” dedi. Osmanlı’da günümüzdeki bakanlıklara muadil devlet yapılanması 19. yüzyılda düzenlenmişti, ondan önce bakanlıklar yoktu ve dolayısıyla, 18. yüzyılda yaşamakta olan insanların gündelik dilde bakanlıklardan söz etmesi olası değildi. Değil ki ne idüğü belirsiz “Vekâlet-i Umumiye Nazırı”ndan söz edilebilsin. Aynı anlama gelen ve biri Osmanlı’da, biri de erken cumhuriyet döneminde yaygın olarak kullanılan “nezaret” ve “vekâlet”, sözcüklerinin neden bir arada kullanıldığını ve bu garipliğin nasıl olup da herkesin dikkatinden kaçtığını ise artık sormuyorum. Zira daha beteri var:  bir “Nezaret-i Umumiye” herhangi bir zaman ya da mekanda mevcut olmamıştır. O ne ki zaten öyle? Neyin genel bakanlığı?

Ayrıca, Macaristan’dan gelen Maria Züleyha’nın az biraz aksanı olsaydı keşke.

Dizi, dramadan çok komediye yakın durmayı tercih etmiş gördüğüm kadarıyla. Bunu da bütün unsurları karikatürleştirerek yapmaya çalışmışlar. Behzat karakteri, tipik bir “iktidar sahibi eniştesine sırtını yaslamış işe yaramaz dayı” olmuş, Fransa’da eğitim alan aşçı İkram Efendinin Mengen aksanlı olması yetmemiş, bir de sakar, eli ağır, basiretsiz olmuş bir de. Üzerinde bu kadar oynanmasına gerek yoktu bence, zira Yusuf’la aralarında çok ciddi bir fark var zaten: İkram Efendi bilerekyapıyor yemekleri, Yusuf hissederek.

Erken konuşmak istemiyorum ama, çok sevdiğim oyuncuları barındırması ve bir sevda masalı anlatması nedeniyle bu sezon ekranda görmeyi istediğim hikâye bu olabilir. Ama yine de korkuyorum entrikalara bulaşmak ile komediye esir olmak arasında salınmasından ya da bunlardan birine saplanmasından...

----

*İsmet Özel, Bir Yusuf Masalı, Şûle Yayınları

Hiç yorum yok: