Kördüğüm 11. Bölüm Yorumu
Umut, bebeği
öğrendikten sonra yeniden denemeyi istediğini söyleyip Naz'ı
sevdiğini tekrarlayıp dururken ben de ayrılma kararı aldıkları zamanları
düşünüyordum. Benim bu hikâye ile ilgili en sevdiğim şeylerden biri, bir
aldatma ve yanlış anlamalar silsilesi yüzünden değil, birbirlerine olan
sevgilerini artık tükettiklerini anladıkları için ayrılmaya karar vermiş
olmalarıydı, zor da olsa. Şimdi bunun aldatma sebebiyle ayrılık noktasına
taşınmış olması beni rahatsız ediyordu ki Naz o sihirli cümleyi kurdu: "Ayrılmak
istediğini söylerken, gözlerinde bunu gerçekten istediğini gördüm. Ben bunu
nasıl unutabilirim?" Çünkü
gözlerde bitmişse, geri dönüşü olmayan bir biçimde bitmiştir.
Umut bebek için
"bir şans daha" diye dönüp dursa da Naz'ın etrafında, bin türlü
şirinlik yapmaya çalışsa da hem onlar hem de biz gayet iyi biliyoruz ki bu
yeniden deneme işi hayra çıkmayacak. Zaten çok beklememize de gerek olmadı,
bölüm sonunda gördük bunu.
Bu bölüme kadar,
Umut'un çeşitli biçimlerde ve sayısız kez yükseliş ve düşüşünü izledik. Bundan
sonra ise yalnızca daha daha düşüşünü izleyeceğiz gibi görünüyor. Kendisinin
göründüğü her yerde, ekran karşısında (ya da perde önünde) eriyerek izliyor
olsam da ona özel cümleler kurmamıştım şimdiye dek. Gittikçe çirkinleşen,
bayağılaşan, sıradanlaşan Umut'un çaresiz çırpınışlarını, elinden bir şey
gelmedikçe daha da alçalışını, sonunda içindeki o gayri medeni adamı ortaya
döküşünü yüzde yüz inandırıcılıkla bize sunan Alican Yücesoy'u tebrik etmenin
vaktidir şimdi. Kurduğu her cümlede dünyanın en itici adamı olma yolunda emin
adımlarla ilerleyen Umut'a sinir oldukça Yücesoy'a daha çok hayran oluyorum
çünkü.
Ali Nejat'la da
şimdiye kadar temkinli ve yalnızca çıkar ortaklığına dayalı bir işbirliği
kurmuştu Umut. Şimdi ise hem araba projesinin çöpe gideceğine dair inancı
güçlendiği, hem de Ali Nejat ile Naz arasındaki iletişimden fazlaca rahatsız
olduğu için 'düşmanımın düşmanı dostumdur' düsturunun ardına düştü. Burada beni
şaşırtan, Umut'un Demir'in cüretkâr teklifini kabul etmesi değil, kabul
ettiğini Mert'e açıkça söyleyerek savaş ilan etmesi oldu. Bu savaşın yalnızca
iş alanında kalmayacağı aşikar. Umut ve Ali Nejat arasında uzun zamandır bir
ego savaşı da var ama artık birbirlerine dişlerini de gösteriyorlar. Gerginlik
tırmanıyor…
Kaan ve Feyza'nın dağ evinde yaşadıklarını öğrendikten sonra Ali Nejat'ın Neslihan'ı köşkten kovması sanırım çoğumuza bir "ohhh" dedirtti. Tuhaf taktiklerle(!) Ali Nejat'ın dikkatini çekmeye çalışırken neleri kırıp döktüğünü görememesi bir yana, Neslihan'ın o köşkte Feyza'nın psikiyatristi sıfatıyla bulunduğunu hatırlayan kimse kalmadı. Feyza'ya mütemadiyen "sakin ol" telkinlerinde bulunup içmediği ilaçlar vermek dışında bir işlevi olduğunu, "iyileştirici" bir şeyler yaptığını görmedik. Terapist olduğu sözlerine, tavırlarına o kadar yansımıyor ki Enver Bey tarafından sahte diploma ile oraya yerleştirilmiş olduğu ortaya çıkarsa hiç şaşırmam. Köşke terapi için, ya da en azından psikolojik destek vermek için değil de stil danışmanlığı yapmak için gelmiş sanki, öyle bir havası var. Yani Feyza'ya bir faydası yok, hatta onun varlığında Feyza, aslında olduğundan daha da yalnız; yetmezmiş gibi köşkteki herkes onun varlığına öyle alışmış ki, orada bulunma sebebini unutmuş ve üzerine vazife olmayan işlere burnunu sokmasını normal karşılamaya başlamışlar. Hak ettiği yanıtları, müdahil olmayı en çok istediği yerden, Ali Nejat'tan alması da bu nedenle çok iyi oldu.
Enver Bey demişken
şuraya ufak bir teorimi iliştireyim. Ansızın ortaya çıkan Murat ve Demir
karakterlerinin, Neslihan'ın beceriksizliği ya da Oğuz'un hareketsizliği
yüzünden, Enver Bey tarafından hikâyemizin orta yerine düşürüldüğünü
düşünüyorum ben. Umut'un Demir'in teklifini kabul ettiğini öğrendiğinde Ali
Nejat da Murat'ın teklifini kabul ederek savaşın saflarının netleşmesini
sağlayabilir. Biz buna, 'denize düşen yılana sarılır' da diyebiliriz. Yine de
son sahnede şöyle bir soru akla geliyor: Murat, gerekli bilgileri toplayıp
stratejisini belirlemeden mi çıkmış Ali Nejat'ın karşısına, yoksa o dosyayı
hazırlatıp Murat'a yollayan kişi, Murat'ın gizli ajandasından habersiz mi?
Feyza'nın kendi
isteğiyle hastaneye gidip tedaviye başlaması, onun gerçekten
iyileşebileceğine olan inancımı perçinleyen en gerçekçi hamle oldu. Gerçekçi
diyorum, çünkü şimdiye dek oluşturulan, Kaan'la zaman geçirdikçe Feyza'nın
iyileşeceği beklentisi biraz masalsıydı. Bu ise daha makul, daha umut verici
bir gelişme. Sevgi pek çok şeyi değiştirip dönüştürebilecek kadar güçlüdür,
evet, ama onu akılla birleştirmek çok daha güçlü ve kalıcı sonuçlar verir.
Yalnızca seven ve koruyan değil, düşünen, paylaşan ve yaşayan bir Feyza çıkarır
ortaya.
Son olarak, Kaan
tarafından sürekli olarak reddedilen Ali Nejat'ın, bir de Naz'ın evinde Umut'u
görünce yaşadığı çöküşe eşlik eden şarkı için (Acıyor - Göksel) söyleyecek birkaç sözüm var. Bölüm
etiketi olarak da şarkının adı seçilmişti, daha önceki
bölümlerde de olduğu gibi. Başta Ali Nejat olmak üzere pek çok karakterin canı
acıyor şüphesiz. Ama bu dizi bize, canının acımasından şikâyet edenlerin değil,
o acılarla çeşitli biçimlerde mücadele edenlerin hikâyelerini sunuyor. Bu
nedenle ben, "Acıyor" diye bağıran bir şarkıdansa, örneğin
"Batıyor ama acıtmıyor" diyen Yaşar'ın sesini duymayı tercih ederdim…
(Bu yazı ilk olarak 17 Mart 2016 tarihinde Ranini.tv'de yayınlanmıştır.)