22 Haziran 2018 Cuma

Yasak Elma: Gülüşünde hınzır bir soru var gibi*

Yasak Elma: Gülüşünde hınzır bir soru var gibi*

Yasak Elma'nın Alihan Taşdemir'inde, bazılarımıza Kiralık Aşk'ın Ömer İplikçi'sini anımsatan haller var. Veyahut biz Kiralıkçılar, çözülecek yeni bir bulmaca bulduk kendimize… Yine de bu asla bir karşılaştırma yazısı değil, Kiralık Aşk'ı, onun detaycılığını ve bütünlüklü proje tasarımını kıyaslayabileceğim bir iş bir daha ne zaman çıkar karşıma, onu bile tahmin edemiyorum. Benimki sadece, tanımaya yeni başladığım birini, daha iyi tanıdığım biri üzerinden anlamlandırma çabası.

Alihan da tıpkı Ömer gibi, kalın, kırmızı çizgileri olan, kuralcı, mükemmeliyetçi, dikkatli, özgüvenli ve içe dönük biri. Dışarıdaki dünyayla değil, kendi hayatında olup bitenlerle ilgileniyor, kendine ördüğü kozayı kolay kolay bir kenara atamıyor, güzel seviyor, kendisiyle birlikte sevdiğini de zorluyor ve kazanmak için ellerini kirletmiyor.

Ömer'i çok sevdim ve çoğu zaman ona hak verdim ama onu Alihan'la yan yana koyduğum her durumda kendimi Alihan'ın tarafında buluyorum; çünkü Ömer'i didaktik, Alihan'ı ise yalnızca ketum buluyorum. Ömer doğal bir gıcıktı, pek çok insanı zorlayan, bezdiren biriydi doğal haliyle, bir şeyi yapmadan önce uzun uzun düşünür ve bu bekleyiş insanı kanser ederdi, bu nedenle de az kişi vardı hayatında. Alihan ise adım atmadan önce yüzyıllarca düşünmek yerine olacakları yaşayıp görmeyi seçiyor, aksiyon almakta zorlanmıyor, ama hayatını kalabalıklaştırmamak için gıcığı 'oynuyor'.

Ömer birkaç özel insan dışında kimsenin ne düşündüğüyle ilgilenmez, kapılarını kapattığında dışarıda olup biteni umursamazdı, bütün bunlara tek kelimeyle kayıtsızdı o. Alihan kayıtsız değil, kendi düşüncelerini ilk sıraya koysa da çevresindekilerin düşüncelerini önemsiyor, çünkü kendini ne kadar korusa da çevresindekilerin başına bela olabileceğini, onların düşüncelerinin omzuna yük olabileceğini biliyor, bu yüzden de sert ve anlayışsız görülmek pahasına dişlerini göstermekten çekinmiyor. Zeynep, iyilik yaptığının başkaları tarafından bilinmesini neden istemediğini sorduğunda, "Hep iyi olmamı beklemesinler diye," demişti Alihan ve bir kıvılcım düşmüştü içime o an.

İkinci kıvılcım, Ender'in Zeynep ve Yıldız hakkında söylediklerini hiç ciddiye almadığında çaktı. Birini tanıma aşamasında insanın kafası karışmaya, soru işaretleri çoğalmaya pek meyillidir. Oysa Alihan güvenmeyi seçti, yanılmış olduğunu düşünmeyi değil. Buradan anladık ki Alihan'ın kalbi temiz, zihninde kuşkular yok. Bu, yerli dizi evreninde pek de alışık olduğumuz bir hal değil.

Üçüncü kıvılcım da, Lâl aklınca Alihan ve Zeynep'i basmaya geldiğinde çaktı. Alihan, Lâl'i saklamaya, Zeynep görmeden oradan göndermeye kalkışmadı. Lâl hayatına hiç girmemiş gibi davranmadı, yaşananları inkâr etmedi. Lâl onun için bitmiş bir hikâyeydi -bunu Lâl'in kendisine ifade etmek için doğru bir yol seçmediğini kabul ediyorum ama Alihan'ın doğru davrandığı durumda bile Lâl'in bu hale gelebileceğini tahmin etmek zor değil- ve saklanacak, çekinecek bir şey yoktu Alihan için. Ve Lâl Zeynep'in üzerine yürüdüğünde bile soğukkanlılığını korudu Alihan, o durumda kurduğu cümlenin "Lâl, rica ediyorum burdan git," olması bence çok değerli.

Bu yazı Yasak Elma hakkında ama ben hep Alihan'dan bahsettim, çünkü şimdilik tüm sahnelerinden keyif aldığım tek karakter Alihan. Alihan'ı biraz olsun tanıyabildiğimi düşünüyorum ama diğerlerini henüz hiç tanımıyorum, onları tanıdığım diğer insanlardan ve izlediğim diğer karakterlerden ayıracak özelliklerini henüz ayırt edemiyorum. Ve açıkçası, birkaç şey dışında, diğer karakterlerle ilgili merak ettiğim fazla bir şey de yok.

Yıldız böyle pervasızca kendini oyunların içine atarken Zeynep neden bu kadar özgüvensizdir, bilmiyoruz. Halit'i başta Ender olmak üzere tüm kadınlara, hatta kendi öz kızına bile tepkili olmaya iten şey nedir, bilmiyoruz. Zehra'nın neden babasına nazı geçmiyor, bilmiyoruz. Ender neden kendi sorunlarını çözmeye değil de Halit ve Yıldız'ın hayatlarını karartmaya çalışıyor, bilmiyoruz. Bu ve bunun gibi sorularım var, ama açıkçası yanıtlarıyla pek de ilgilenmiyorum sanırım. Alihan'ı tanırken Zeynep'i de tanımaya başlarsak yetinebilirim bununla. Zira Yıldız ve çevresinde olup bitenler ilgimi çekmiyor, Ender'in Yıldız'a yönelik bütün hamlelerinin boşa çıkmasına sevindiğim kadar sevineceğim yaptıkları Yıldız'ın ayağına dolandığında da. Ama o günleri görmek istememin sebebi o hikâyeyi merak etmem değil, o durumda Zeynep'in nasıl tavır alacağını görmek istemem, çünkü Zeynep'le ilgili fikrim ancak o zaman netlik kazanabilir. Eğer sevdiğim Alihan'ı bozmadan ilerletebilirlerse bu hikâyeyi, o günler geldiğinde başka karakterlerden de konuşuruz. O güne kadar herkese iyi seyirler, güneşli günler dilerim…

*Yıllardır dinlediğim, ama bana Alihan'ı düşündürdüğünde bir hikâyeye bürünen Avrasya şarkısı, "Fırtınalar Geldi", söz-müzik: Erhan Güleryüz

(Bu yazı ilk olarak 7 Mayıs 2018 tarihinde Ranini.tv'de yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok: