23 Kasım 2016 Çarşamba

Sonumuz da kördüğüm...

Kördüğüm 31. Bölüm (Final) yorumu

Sonumuz da kördüğüm...

Erken bir final bekliyordum ama, bu kadar erken, apar topar bir finali gerçekten beklemiyordum. Ama bu durum artık bir Fox Türkiye klasiği oldu, bundan sonra bu kanalda bir dizi takip etmeden önce daha fazla düşüneceğim… Erken ve apar topar bir final oldu, hikâyemize ve bu ekibe yazık oldu, ama sorularımızı mümkün olduğunca yanıtlayan, düğümleri çözen, klişelere bulaşmadan ilerleyen, tempolu, güzel bir final oldu.

Bölümün kurgusunda bazı kopukluklar vardı ama bunu da ani gelen final kararına bağlıyorum; böyle kördüğüm olmuş bir hikâyeyi bu kadar hızlı bir şekilde çözmek zorunda olmak, sahne eksiltip sahne eklemek eminim çok zor olmuştur.

Şimdiye kadar farklı tahminler yürütmüş olsak da Naz'ın katilinin Tarık Bey olması sanırım kimseyi şaşırtmamıştır. Motivasyonu konusunda şüphelerimiz olsa da Tarık Bey'in bunu yapabilecek tıynette bir adam olduğunu biliyorduk. Ali Nejat ve Feyza'nın gerçek babası olmayışı da aradığımız bu motivasyon olabilir. Bir de üstüne, Muazzez'i sevmiş ve karşılık alamamışsa mesela…

Enver'in kötü adam olmamasına, Melisa'nın da bunu görüp ona acı çektirmektense hayatının bir parçası olmak istemesine çok sevindim. Mehmet Aslantuğ'u bir hikâyenin kötü adamı olarak izlemeyi çok isterim, ama bu hikâyede hiç istemedim. Feyza'yı bu kadar severken ve Feyza'nın çevresinde bunca kumpas varken Enver kötü adam olmamalıydı, çok şükür ki olmadı.

Umut'u hapisten çıkaran kişinin Enver olmasına ben pek ikna olmadım, ama bunun, bizi finale çabuk ulaştıracak olan manevralardan biri olduğunu düşündüğüm için kızamıyorum. Böylece Neslihan'ın bağları çözüldü çünkü. Bu arada Tarık Bey de son hamlesini yapıp Murat'ı ayak altından çektiği için Neslihan ve Umut'un aşklarını yaşamasının önündeki engel de kalkmış oldu.

Gökçe'nin Naz'ın annesi olduğunu öğrendiğinde Cahide'nin bağırıp çağırmalarını görünce bir kez daha hak verdim Gökçe'nin evden kaçışına. En azından anne dırdırı çekmeden geçirdi hamileliğini. Aynı Cahide Hanım, Umut'un iş için Almanya'ya gideceğini öğrendiğinde de "Hay Allah!" dedi, bilmem dikkat ettiniz mi? Yani kadını memnun etmenin bir yolu asla yok.

Ben uzun vadede bir Gökçe ve Genco yakınlaşması umuyordum, ilginçtir Cahide de böyle düşünüyormuş. Ben Genco'nun adını duyar duymaz bir arıza çıkartmasını beklerdim. Gerçi ortada babasız bir bebek ve onu sahiplenmeye hazır bir Genco olmasaydı Cahide Hanım yine böyle düşünür müydü bilemiyorum ama en azından bu konuda net ve olumlu bir tavır takınması hoşuma gitti. Gökçe'nin çekincelerini de Genco'nun fedakârlığını da anlıyor ve çok haklı buluyorum. Bu nedenle final bölümü diye temelsiz bir yakınlaşma yaratmadıklarına çok sevindim. Hikâyenin o kısmının daha fazla zamana ihtiyacı vardı…

Kısacık da olsa Muazzez'in köşkte sosyalleşmesini izlemek güzeldi. Koca yürekli Kaan tabii ki babaannesini de hızla kabullendi ve hayatına dâhil etti. Ayrıca Muazzez'in Gülümser'le diyalogunu da çok sevdim. Bunca yıl ailesinin yanında olan, çocuklarıyla ilgilenen Gülümser'e olan minnettarlığını hiç çekinmeden sunması, Gülümser'in de bunu seve seve yaptığını göstermesi harikaydı.

Murat'ın gerçek yüzünü gören Feyza'nın Enver'e yaklaşıp yaklaşmadığının bir soru işareti olarak kalmasına da çok sevindim. Onlar benim hayallerimde daha uzun zaman yaşayacak ve elbette sonunda mutlu olacaklar…

Ali Nejat ve Eylül'ün karşılıklı ilan-ı aşkları çok güzel ve sahiciydi. Hikâyede bunun ötesinde bir adım atılmamasını da sevdim. Çünkü onların hikâyesi birbirlerine doğru değil de, yan yana, yaşama doğru ilerlemekteydi. Bunu da mutlu son klişelerine kurban etmediğimiz için mutluyum.

***

Kördüğüm alışık olduğumuzdan çok farklı bir ritme ve dinginliğe sahip özel bir dizi oldu televizyon tarihimizde. En trajik olayları, yerli dizilerin bizleri alıştırdığı abartı sosuna bulamadan, bağırmadan, kırıp dökmeden işlediler. Olayların ve karakterlerin çığırından çıktığı da oldu, yumruklar, tehditler de savruldu, silahlar da patladı ama Kördüğüm, yine de kendine özgü o sükuneti korumayı bildi.

Final bölümünde de bu özelliğini koruması, zembereğinden boşanan karakterlerin önüne geleni yıkıp geçmemeleri, en zor anlarda bile aklı başında adımlar atmaya gayret etmeleri, Kördüğüm'ün yarattığı bu dünyaya çok uygun oldu. Final bölümü klişelerine yüz vermeden ilerlediler; ne vıcık vıcık bir mutlu son, ne iç karartan bir kötü son, ne de yıllarca ötesine gidip hiç de ilgi çekici olmayan olaysız bir gelecek sundular bize. Sonumuz kısmen mutlu, kısmen kötü; bazen yarım, bazen eksik… Hayat gibi… Çünkü başka dizilerin yıllarca sonrasında buldukları dinginlik, Kördüğüm'ün alametifarikasıydı…

Ve her şeyin çözümlenmesiyle kapanmadı perde, çünkü hayatta hiçbir zaman aynı anda tüm sorunlar çözülüp yepyeni bir yarına başlanmaz. Burada da bazı sorunlar çözüldü, bazı acılar dindi; ama yanıtlanmayan sorular, kapanmayan defterler de kaldı bir kenarda; yani sonumuz da kördüğüm...

Kördüğüm'ün bittiği yerden yepyeni bir dizi de başlayabilir istenirse; hikâyemiz buna müsait. Zaten, 31 bölümde izlediğimiz hikâye ve karakterlerden iki dizi daha çıkarılabilirdi; öyle bir bolluk içinde ilerledik.

Kördüğüm benim için de oldukça ilginç, zorlu ve keyifli bir yolculuk oldu… Bu vesileyle bu hikâyenin zihinlerde tasarlanmaya başladığı andan bugüne kadar emeği geçen herkese, tüm seyirciler adına teşekkür ederim.

Bölüm yorumlarında oyunculara olan hayranlığımı ve emeklerine teşekkürlerimi sık sık dile getirdim, bu nedenle tekrara düşmek istemiyorum ama yine de söylemeliyim: Tülay Günal, Rojda Demirer, Teoman Kumbaracıbaşı, Mehmet Aslantuğ, Alican Yücesoy, Tuğrul Çetiner, Ferit Aktuğ, Gözde Çığacı, Tuncer Salman, Ali Tutal, İbrahim Çelikkol ve Aybars Kartal Özson başta olmak üzere tüm oyunculara teşekkürler, karakterlerini yaşadıkları ve bize de yaşattıkları için.

Her bölüm sonunda onlarca ekran görüntüsü aldım ve yazılarda kullanmak için aralarında seçim yapmakta da fazlaca zorlandım. Bu güzel hikâyeyi bize enfes görüntülerle sundukları için başta görüntü yönetmeni Erçin Karabulut ve yönetmen Gökçen Usta Çaylar olmak üzere tüm sanat ve reji ekibine teşekkür ederim, Kördüğüm aynı zamanda bir görsel şölendi.

Kördüğüm'ün hikâye anlatımına müziğiyle katkıda bulunan Tamer Çıray ve ekibine, en çok da viyolonsel sololarıyla kalbimde yaralar açan Çağ Erçağ'a teşekkür etmeden bitiremezdim.

Kamera önünde ve arkasında ter döken bu güzel insanlarla başka hikâyelerde karşılaşmak dileğiyle...

(Bu yazı ilk olarak 20 Ekim 2016 tarihinde Ranini.tv'de yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok: