23 Kasım 2016 Çarşamba

"Bu dava burada bitmedi…"

Kördüğüm 30. Bölüm yorumu

30 bölümdür büyüklü küçüklü pek çok olaya tanık olduk bu hikâyede. Kimi zaman üzüldük, kimi zaman ağladık onlarla beraber, kimi zaman güldük, kimi zaman da çaresizliklerini paylaştık sessizce. Ben hepsine iyi kötü bir tepki verebildim, ama doğru ama yanlış bir yerde durabildim. Ama Genco ve Gökçe konuşmasının ardından ilk kez kalakaldım ekran karşısında, hiçbir tepki veremeden. Çünkü hiçbir şeye bu kadar hazırlıksız değildim ve Genco beni en beklemediğim yerden yakaladı…

Aklımdan en çok geçirdiğim, yanıtını ısrarla istediğim soruyu sordu Gökçe: "Ne hakla?" Daha o sabah, 'komşunun bebeği' diye tanıttığı bebeği bile Umut'tan saklamaya çalışan, daha birkaç saniye önce, "Bağırma Gökçe, zaten zor uyuttum bebeği…" diyecek tedirginlikteki Genco birden bire büyüdü, kendinden emin, vakur, ulu bir ağaca, yüce bir dağa dönüştü ve "Sen birine verecektin, ben aldım. Ölene kadar da bakarım ona…" dedi. Gökçe de benim gibi, söyleyecek, yapacak hiçbir şey bulamadı ve çıkıp gitti…

Karanlık sokaklarda soluklanmaya çalışırken, karşısına çıkan bu duruma içten içe memnun olduğunu ve zamanla bunu kabulleneceğini hissettim Gökçe'nin. Genco'nun kendisine uzun zamandır umutsuzca âşık olduğunu biliyordu ama bütün bu yaşananlardan sonra bu konunun sonsuza dek kapandığını düşünmüştü muhtemelen. Oysa şimdi, aşka dair, ikisine dair tek bir cümle bile kurmadan, verebileceği en büyük sözü veriyordu Genco ona. Gökçe buna istemsizce gülümseyebilir; çünkü Genco çok güzel seven bir adam. İncitmeden, zorlamadan, sevgisini Gökçe'nin üzerine yük etmeden… Hep vererek ve bundan hoşnut olarak… Şikayet etmeden, talep etmeden, sabırla…

Gelecek günleri bilemem ama, Gökçe'nin şu anda ihtiyaç duyduğu ne varsa kat kat fazlası var Genco'da ve Gökçe de bu sessiz sevginin büyüsüne kapılabilir, kendini, hayatı sevmeyi öğrenebilir yeniden, bu sevgiye Genco'yu ve bebeğini de katabilir… Aydınlık bir sabaha uyanıvermek hiç zor değil…

Ve Ferit Aktuğ ne kadar doğal, ne kadar sahici oynayan bir adam. Genco'nun en sıradan hareketi bile içimize işliyor onun sayesinde!

Umut'un Gökçe'nin dönüşüne verdiği tepki, önce sarılıp kucaklaması, sonra kızıp bağırması ve sonra oturup konuşması çok gerçekçi ve Umut'un gelgitli karakterine çok uygun tepkilerdi. Elbette ki yaşadıkları ortaya çıkana kadar Gökçe bu tür tepkilere, ardı arkası gelmeyen sorulara maruz kalacak. Yine de, geri döndüğünde yaşadıkları, gidişinin neden doğru bir karar olduğunu gösteriyor bize. Bebeği içine sokmak istercesine severken hakkında hiçbir şey bilmediği anne hakkında dırdır etmekten geri durmayan bir anneden gebeliği boyunca uzak durmak istemiş bir Gökçe'ye hak vermemek elde değil.

Ama Cahide de Umut da kötü insanlar değiller. Anlayamasalar da, hak vermeseler de, kızmayı sürdürseler de Gökçe'yi de bebeğini de bağırlarına basacak insanlar onlar. Zaten kim olduğunu bilmeden baş tacı ettiler bebeği. Ailenin bir parçası olduğunu öğrendiklerinde ilk tepkileri koşup sarılmak olmayacak belki, ama er ya da geç kucak açacaklar bebeğe de annesine de…

Üç bölüm önce bu dizinin başrol oyuncularından biri, karakterlerin de hemen hepsinin bir şekilde bağlantılı olduğu biri, hem de hiç beklenmedik bir şekilde öldü. Ama biz aynı bölümdeki birkaç feryat ve gözyaşı dışında bir acı görmedik. Sanki Kaan'dan başka kimse etkilenmedi Naz'ın ölümünden… Annesi daha Naz'ın 40'ı çıkmadan basmış gitmiş Kaş'a, Ali Nejat güya katilin peşini bırakmayacak ama bunu da acısından ya da adalet arayışından değil de bir sonraki aşamaya geçebilmek için yapması gereken bir ödevmiş gibi taşıyor omuzunda. Ayşegül gelip "Naz Hanım'ın eşyalarına dokunmadık ama adettendir, eşyaları dağıtılır…" dediği zaman Naz'ın eşyalarını karıştırmasını, en azından fotoğraflara bakmasını falan bekledim Ali Nejat'ın. Ama yok. Kayıtsızlığın kitabını yazıyor Ali Nejat bu sezon…

Katilin kim olduğu konusunda da, Feyza'nın tuttuğu avukatın beceriksizliği ve Kaan'ın bulduğu avukatın sıradanlığı konusunda da Enver, Ali Nejat'tan daha ilgili ve hareketli. Keza Eylül de hem hayalinin peşinde hem de Ali Nejat'a yardım etmeye çalışıyor, ama Ali Nejat'ın hiçbir şeye hali yok. Sanki kısa süreli tutukluluktan değil de uzun bir maratondan çıkmış gibi… Enver şüphelerinin peşine düşmese ya da Nihan işin ucunu bıraksa Ali Nejat Akyaka'ya dönüp kiteboard derslerine devam edecek sanki… Aksiyon istiyoruz, aksiyon!

Şükürler olsun Kaan okula başladı, inşallah bundan sonra da normal çocuklar gibi dertleri olacak ve cam kenarlarından uzaklara bakan melankolik bir tip olma yolunda ilerlemekten kurtulacak. Fakat Kaan'ın okula başlamasıyla ilgili kafamı kurcalayanlar var. Haliyle bir özel okula başladı Kaan ve sınıf arkadaşları arasında holding yöneticilerinin çocukları falan var. Epeyce üst sınıf bir ortamdan söz etmekteyiz. Fakat nasıl olmuşsa olmuş, öğretmenleri, derse girmeden önce sınıftaki çocuklarla ilgili hiçbir şey öğrenmemiş, hangi çocuğa nereden yaklaşacağı üzerine düşünmemiş, dan diye dalmış sınıfa sanki.

Ve yıllardır kurtulamadığımız "annen-baban ne iş yapıyor" takıntısı genç öğretmenimizi de almış pençesine. Öğrencilik hayatım boyunca en hoşlanmadığım şeydi annemin babamın ne iş yaptığından söz etmek. Çünkü bu konu benimle ilgili değildi ve karşımdakilerin de bu sorulara verdiğim yanıtlardan çıkarabilecekleri sonuçların neler olabileceğini asla anlayamazdım. Hâlâ da anlayamam ve hâlâ, bırakın mesleklerini, çoğu arkadaşımın anne-babalarının adlarını bile bilmem, eğer bizzat tanışmadıysam. Fakat bilirim ki öğretmenlerin bu sorusu hiç de masum değildir; babanız marangozsa sınıfın eskiyen sıralarının tamiri ya da yenilenmesi, anneniz terzi ise sınıf perdelerinin ya da masa örtülerinin dikimi kendisinden talep edilecektir örneğin. Tabii bunlar küçük ve çoğunlukla kimseyi yaralamayan örnekler… Peki ya anneniz ölmüş, anne yerine koyduğunuz öldürülmüş, babanız hapse girmiş, halanız kendini vurmuş ve dedeniz felç geçirmişse..? Siz bunları kendinizce atlatmaya çabalarken ya da bunlardan uzak tutulmaya çalışılırken dünyanın en acımasız yaratıkları olan bütün diğer çocuklar bütün bunları sizi yaralamak için kullanırsa?

Neyse ki Kaan'ın öğretmeni durumu geç de olsa anladı ve bizim uzun zamandır aklımızdan geçirip Ranini.tv takipçileriyle de sık sık konuştuğumuz bir şeyi önerdi Ali Nejat'a: Kaan psikolojik destek almalı. Evet, kesinlikle almalı. Hatta bunun yanına spor veya sanatla ilgili bir etkinlik de eklenmeli, Kaan yaşıtlarıyla daha çok zaman geçirmeli.

Murat'ın Ali Nejat'ı içeride tutamayan avukata ne yapacağıyla pek de ilgilenmiyorum ama avukata psikolojik işkence edişinden keyif almadım desem yalan olur. Adamın elini masaya koydurup etrafında bıçakla gezinmesine, kendisi keyifle yemeğini yerken tabağında sanki avukatın organları varmış gibi tedirgin edici bir iştahla konuşmasına bayıldım. Kızsam da, yaptıklarını onaylamasam da, seyir keyfi üst düzeyde bir iş çıkıyor ortaya Murat'ın her sahnesinde. Başta Teoman Kumbaracıbaşı olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ederim bir kez daha.

Ama Neslihan-Murat sahnesini izlerken aynı tebessümü yüzümde taşımayı sürdüremedim. Teoman Kumbaracıbaşı'nın keyifli oyununa enfes bir oyunculukla karşılık veren Rojda Demirer'e de her bölümde biraz daha fazla hayran olmadan edemiyorum. Öfkesini dışa vuramadıkça daha da pasif ve hareketsiz kalan Neslihan'ın çaresizliği her bölüm daha da işliyor içime. Öte yandan, Murat'ın kötülüğünün çok tatlı bir dozu olduğunu düşünüyorum. Neslihan ona karşılık vermediğinde "zorla olunca tadı tuzu olmuyor" deyip çekip gitmesinden söz ediyorum. Kötülükten gözü dönmüş biri olsaydı tecavüz de edebilirdi Neslihan'a. Ama Murat kötü olduğu kadar akıllı, bir o kadar da hayattan tat alan bir adam. Bir şeyi elde edemediğinde zorla almak yerine başka yollar denemeyi seviyor. Bu da alt edilmesi çok daha zor biri haline getiriyor onu.

Ama Neslihan'ın hareketsizliğine artık bir son vermek lazım. Umut sordukça susturdu, 'bana güven' dedi, Umut da güvendi ve sormadı, ama bu gizlilik elinde patladı işte Neslihan'ın. Sadece Umut'u üzmemek için susmadığını, Umut'un olanları öğrendikten sonra yapacağı ilk işin Murat'ın yakasına yapışmak olacağını biliyoruz; ama Neslihan'ın susması yalnızca Murat'ın işine yarıyor şu an. Eylül'le arkadaşlığına da güvenerek Enver'in yardımını istese mesela, hem Umut'un düşünüp taşınmadan Murat'a saldırmasına engel olabilir, hem de Murat'a karşı durabilmek için bir güç olur elinde. Hatırla Neslihan, seni bu hikâyenin içine zaten Enver sokmuştu…

Murat mesela hiçbir fırsatı kaçırmıyor düşman bellediklerine saldırmak için; kendisiyle hiç alakası olmadığı halde, sırf Enver'le çalışıyor diye ilgilendi Melisa'nın hikâyesiyle ve Enver'in işe alırken yapmadığı incelemeyi o bir günde yapıp çıkıverdi karşısına Melisa'nın. Melisa hiçbir şey söylemeden kaçtı Murat'tan ama bu şekilde kurtulamayacağını biliyoruz. Bakalım Murat'ın kirli hesaplarına dâhil olmayı mı yoksa Enver'i tanımayı mı seçecek.

Anladığım kadarıyla Melisa, oynamaya çalıştığı oyunu yönetebilecek güç ve zekaya sahip biri değil. O saatlerde aramaması gereken annesini azarlamak için telefonu açıp dışarı çıkmak yerine çalan telefonu susturup bir mesaj atabilirdi annesine örneğin. Ya da daha iyisi, telefonunun sesini tümüyle kapatabilir, böylece çalışırken telefonla rahatsız edip bölünmez, başka şeylerle ilgilenmeyen, işine sadık bir çalışan görüntüsü de verebilirdi. Neyse, artık Melisa'nın hikâyesi Murat'ın müdahalelerine göre şekillenecek gibi duruyor, bekleyip görelim.

Nihan peşine düşmese Naz'ı kimin, ne için öldürdüğünü de, Süreyya Hanım'ın hikâyesini de aylar boyu öğrenemeyeceğiz herhalde. Sanki başka kimse merak etmiyor bunları. Nihan'a bir ödeme yapmayı da düşünmedi hiç kimse. Kaan bile düşündü Nihan'a bir hediye almayı, ama Ali Nejat kadının gözlerine bakıp da samimi bir teşekkür edemedi.

Hem bu haller, hem de Nihan'ın beraberinde bir hikâye getirmemiş olması, Burcu Kara'nın geçici bir süre için bizimle olduğunu, kalıcı olmayacağını düşündürüyor bana. Yanılıyor olmayı isterim ama Ali Nejat için değil; Kaan için Nihan'ın varlığının önemli olduğunu düşünüyorum ben. "Bir daha kimseyi sevmeyeceğim" diyen Kaan'ın Nihan'a bağlanmak ve yeniden birilerini sevmek için Nihan'ın kalıcılığı önemli.

Neyse ki Nihan sürekli olarak "Bu dava burada bitmedi…" uyarısını yapıyor da hikâyemiz ilerliyor. Onun kararlılığı ve Süreyya Hanım'ın cesareti sayesinde Ali Nejat ve Feyza anneleriyle yüz yüze geldiler. Haftalardır kopmayan kıyametin kopmasını, Nihan'ın çaktığı kıvılcımın alev almasını ve hikâyenin biraz aksiyon kazanmasını bekliyorum artık. Kördüğümün ağır dramları sakin sakin işlemesini, o kendine özgü ritmini seviyorum ama yeni sezon fazla hareketsiz kaldık, artık biraz coşmalıyız!

Süreyya Hanım'la ilgili sorularımızın bir kısmı yanıt buldu: Kendisi hem Feyza'nın hem de Ali Nejat'ın annesiymiş ve asıl adı da Muazzez'miş. Ali Nejat fotoğrafı tanımadığına göre annesinden çok küçük yaşta ayrılmış olmalı. Ve bu ayrılığın -benim Tarık Bey tarafından uydurulduğuna inandığım- trajik bir hikâyesi olmalı ki Feyza bu kadar öfkeli…

Bu arada, Tarık Bey en az 6 aydır felçli olduğuna göre, onun emriyle yapılan ödemelerin araştırılmadan da ortaya çıkması gerekirdi. Oğuz da ortalarda olmadığına göre şirketin yeni bir finans müdürü olmalı ve o kişi çoktan fark etmeliydi bunları… Ve tabii, Tarık Bey gibi birinin, kayıtlı yollardan para aktarmadığı, pis işlerini yapan başka adamlar da vardır elbet, acaba onlar nerelerdeler? Naz'ın Süreyya'yı ziyaret ettiğinin kime ihbar edildiğini de henüz bilmiyoruz. Bu bölümde çok önemli adımlar atıldı, artık bazı düğümler çözülmeye başlanmalı…

Gözüme/Aklıma takılanlar:


  • Ali Nejat tutukluyken de boynundaki o çirkin zinciri çıkartmamıştı. Gözaltına alınmadan önce çıkarttırılmış olmalıydı polis tarafından. Unutulmuş. 

  • Ali Nejat'ın Kaan'ı okuldan aldığı arabanın plakası 34 ANK 43, ama eve geldiklerinde plaka 34 ANK 41. İki araba da aynı model olduğu için dikkatlerden kaçmış olmalı. 

  • Melisa karakterini canlandıran Gözde Mutluer'in ismi jenerikte yazmıyordu bu hafta. 

  • Köşkten çıkıp arabaya binerlerken Ali Nejat Kaan'a emniyet kemerini takmasını söylüyor. Sonraki planda, araba hareket halindeyken Kaan'ın kemerini takmadığını görüyoruz. Devamlılık hatası bir yana, yeğenini trafik kazasında kaybetmiş bir adam olarak Ali Nejat'ın daha dikkatli olmasını, kemeri kontrol etmeden yola çıkmamaya dikkat etmesini görmek isterdim ben. 

  • Ve yine bir zaman hatası... Ali Nejat, ara kararın çıktığı gün tahliye ediliyor, o geceyi Kaan'la birlikte otelde geçiriyorlar ve ertesi sabah Kaan okula başlıyor. Okul Pazartesi günü açıldığına göre Ali Nejat Pazar günü tahliye edildi demektir. Tahliye konusunda sıkıntı yok ama sırf Ali Nejat için Pazar günü bütün adliye personelini çalıştırmadılar ya?

(Bu yazı ilk olarak 13 Ekim 2016 tarihinde Ranini.tv'de yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok: