3 Kasım 2017 Cuma

Biraz kül, biraz duman, o benim işte…*

Yalaza - ilk bakış

Yalaza: Biraz kül, biraz duman, o benim işte…*

TRT 1, yeni sezon açılışını Cumartesi akşamı başlayan Yalaza ile yaptı. Dizi yayınından önceki ana haber bülteninde dizi ekibiyle yapılan canlı bağlantıda öğrendik ki, Sakarya'nın ilçesi Taraklı'da, insanların birbirlerine bir şeyler öğretmek için şaka yapmaları gibi bir adet varmış, yalaza da bu adete verilen isimmiş. Ben "didaktik şaka" diye kodladım zihnimde.

Dizinin proje tasarımı Osman Sınav'a ait. Bu yerel adeti bir diziye dönüştürme fikrini çok sevdim. Bir dizinin Amerika'yı yeniden keşfetmesini zaten beklemiyorum, bu ülkenin her yanı hikâye dolu, birini bulup çıkarmışlar işte! Osman Sınav sinema ve dizi sektörüne uzun yıllar hizmet etmiş bir isim, aklına da rejisine de aşinayız. Ama o, her seferinde yeni bir fikirle çıkagelmeyi başarıyor. Dış görünüşünde bile değişiklik yapmaya zahmet etmeyen gençler dilerim kendilerine buradan bir ders çıkarırlar.

Hasan Kaçan ve Kadir Çöpdemir'in mizah anlayışı bana göre olmadı hiç, içinde bulundukları işlerin çoğunu takip edemedim. Ama hem izlemeyi çok istediğim oyuncular vardı kadroda, hem de kışın komedi izlemeye susamıştım. Yani umutluydum Yalaza'dan. Ne yazık ki ilk yarım saatte anladım bu diziyi izleyemeyeceğimi. Bölüm hem çok temposuzdu, hem de derdini anlatmakta çok çok zorlandı.

Kasabada türbesi bulunan Yalaz Baba'nın ete kemiğe bürünüp geldiği, insanları camiye, ibadete yönlendirme temalı yalaza (şaka olanı) ilk 15 dakikada oldu ve bitti, bir daha da lafı edilmedi. Sonrasında İbrahim'e (Sinan Albayrak) kafayı takmış ve kancayı da takmaya çabalayan Nalan'ın (İpek Tuzcuoğlu) hamlelerinin ve babalarını Nalan'dan kurtarmak isteyen çocukların İbrahim'in ilk aşkı Alev'i (Didem Balçın) kasabaya getirme çabalarının sonuçlarını izledik bir saat boyunca. Bir saatin sonunda, şahane çekilmiş bir trafik kazası sahnesiyle biraz hareketlendik diye sevinmeye başlamıştım ki yeniden duruldu ortalık, akmaz oldu hikâye. Öyle de geldik bölümün sonuna.

Kazadan hemen önce, Nalan'ın yemeklerini yerken kafası güzelleşmeye başlamıştı İbrahim'in, nedenini anlayamamıştık. Beş vakit namaz kılan, düzenli ilaçları olan bir karakterin alkol tüketmesini beklemediğim gibi, dizinin TRT'de yayınlanıyor olması da bu ihtimali ortadan kaldırıyordu. Benim için bölümün tek sorusu buydu: İbrahim'e ne oldu? İbrahim'in mantara alerjisi varmış meğer, yemekteki mantar nedeniyle paralize olmuş geçici bir süre. Bunu bölümün sonuna doğru öğrendik fakat merak unsurunu sürükleyemedikleri için cevabı aldığımda soruyu çoktan unutmuştum ben. Sona vardığımızda, sona varmış olmanın mutluluğu dışında bir şey hissetmiyordum.

Karakterleri tanıtmadılar, hatta o kadar tanıtmadılar ki, herkesi zaten tanıdığımız varsayılarak yazılmış gibiydi replikler. Akışı sürükleyen bir olay da olmayınca o kimdi, bu neydi diye düşünüp durdum, özellikle de gençleri izlerken. Settar Hoca (Hasan Kaçan) ve Santral'in (Kadir Çöpdemir) bu hikâyedeki işlevi nedir, yalaza yapmak dışında ne yaparlar anlayamadım. Aynı şekilde, Erdal Cindoruk'un oynadığı karakter kimdir, necidir, neden kalıbının adamı değildir de bir tuhaftır anlayamadım. İbrahim'in çocuklarının Nalan'la derdi nedir anlayamadım. İbrahim'in büyük kızı Aysun'un sol elindeki yüzükleri anlayamadım. Bunların yanına eklenebilecek başka sorularım da var ama derdimi anlattığımı sanıyorum.

Oysaki uzun zamandır izlemediğim Sinan Albayrak'ı (şarkı söylediği sahneler şahane değil miydi?), her yerde, her haliyle göz alıcı olan Didem Balçın'ı (onu tiyatro sahnesinde görmelisiniz mutlaka), ağır abi rolüyle bambaşka biri olarak beni şaşırtan Mert Carim'i (Şahane Damat'ın Almancı Tufan'ı rolüyle tanımıştık onu), yine bambaşka bir karakterle karşımıza çıkan Aramızda Kalsın'ın Arife'si Gamze Karaduman'ı, İnadına Aşk'ın Doruk'u Tibet Tursun'u yeniden izlemeyi istiyordum. Ayrıca doğduğu gün ölen, ölümü de ilk aşkının elinden olan İbrahim'in 'diriliş'ten sonraki hikâyesini, sebebini bilmeden doğduğu yerden ve ilk aşkından koparılan Alev'in yaşadıklarını, gençliklerini ayrı geçiren ve bir trafik kazasıyla buluşan olgun âşıkların aşkla ve birbirleriyle mücadelesini izlemek, İbrahim'e duyduğu aşkın karşılıksızlığı yüzünden hiç umutsuzluğa kapılmamış olan Nalan'ı böyle ayakta tutan şeyi bilmek isterdim.

Kısmet değilmiş.

Hikâye belki de toparlanır ve akmaya başlar, yalaza adeti merkezi konu haline gelir ve dizi gerçekten komik olmaya başlar belki, ama ben burada vedalaşıyorum Yalaza ile. Yolu açık olsun…

*Bölüm içinde çalan plağa eşlik eden Sinan Albayrak'ın sesinden kısacık duyduğumuz, kendisine pek yakışan, karaktere de pek uygun Avni Anıl bestesi Nihavent şarkının ilk cümlesi. Güfte, Ümit Yaşar Oğuzcan'a ait.

(Bu yazı ilk olarak 19 Eylül 2017 tarihinde Ranini.tv'de yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok: