23 Haziran 2017 Cuma

Kemal'den kurtulduk, Cansu Fırıncı'yı özleyeceğiz…

Kırgın Çiçekler'de Kemal karakterinin ölümü üzerine...

Gecenin kör vaktinde bir şehirlerarası otobüsteyim. Bunca yıldır uykuya alışamamış gözlerim, önümdeki küçük ekranda izleyecek bir şeyler bulma telaşında. Atv'yi açtığımda Kırgın Çiçekler'in son bölümüne ve adını TV tarihimizin kötü adamları listesinin üst sıralarına yazdıracak derecede derin bir kötülüğe sahip Kemal karakterine denk geliyor ve bu bölümle diziye veda ettiğini bildiğim bu karakterin sonunu izlemek istiyorum.

Ekran yolculuğunun başlarında takipçisiydim ancak ben bu diziyi nereden baksanız 60 bölümdür izlemiyorum. Yine de gerek annemden, gerek TV haberlerini takip etme alışkanlığımdan dolayı hikâyenin nasıl aktığından haberdarım. Reklamsız hali 160 dakikadan fazla süren bölümü izlerken kaç şehir değiştirdim bilmiyorum ama Kırgın Çiçekler'in yol arkadaşlığı, yorgunluğumu ve son anda bulduğum bilet sonucu edindiğim koltuktaki rahatsızlığımı unutturacak kadar iyiydi.

Ben de, hem yol arkadaşlığı için Kırgın Çiçekler'e, hem de hikâyesini tamamlayan Kemal karakteri için, onu seveceğimiz ya da ona hak vereceğimiz ufacık bir boşluk bırakmaksızın şekillendiren senaristlere ve kağıt üzerindeki kötülüğü ekrana eksiksiz yansıtan Cansu Fırıncı'ya teşekkür etmek zorunda hissettim kendimi.

Kemal'de kötülük adına ne ararsanız var: kadına şiddet, taciz, tecavüz, adam kaçırma, gasp, cinayet ve hepsinden kötüsü de bütün bunları taammüden yapması, tüm yaptıklarında kendini haklı görmesi, tek bir an bile pişmanlık yaşamaması, hiç kimseye merhamet göstermemesi. Kemal'in tiksinti verici derecede çirkin bir karakter olduğu daha ilk bölümde, ilk sahnelerde gösterildi; ama bununla yetinmeyip Kemal'in kötülüğünü katman katman işledi, adım adım gösterdi bize Kırgın Çiçekler hikâyesi. Dolayısıyla, aslında izlemesi pek de keyifli bir karakter değil. Fakat Kemal'e can veren Cansu Fırıncı, 84 bölüm boyunca Kemal'i öyle keyifle oynadı ki, denk geldiğim sahnelerde kanalı değiştirmeye gitmedi elim bunca zaman.

Son bölüm adeta bir jübile idi Kemal için, kaybedecek hiçbir şeyi kalmayana kadar kötülüğün sınırlarını zorladı ve haftalardır (hatta yıllardır) hazırlamakta olduğu kendi sonuna, kendisine çok yakışır bir biçimde ulaştı - her ne kadar fantastik bir son da olsa. Cansu Fırıncı da bu jübilenin hakkını sonuna kadar verdi, bol miktarda doğaçlama ile süslediğine inandığım zirveye ulaşan bir performansa imza attı ve vurucu bir finalle veda etti seyirciye. Yapımcıların şimdiden kapısını aşındırmaya başladığını umuyorum Fırıncı'nın.

Kemal karakteri üzerinden, şiddete suskunlukla karşılık vermenin şiddeti büyütmekten başka bir işe yaramayacağı da, şiddete karşı ses çıkarmanın omuzlara yüklediği sorumluluk da bütün detaylarıyla gösterildi. Kendi adıma, dizinin en büyük başarısının bu olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Gönül isterdi ki Kemal ölmeseydi de yargılansaydı; yaptıklarının cezasını seneler boyunca çekseydi. Ama fantastik bir son da olsa izlediğimiz, bu sonun herhangi bir karakterin elinden çıkmamasının değeri çok büyük. Güney'in o kabloyu uzaklaştırmasının, Eylül'ün "ambulansı arayın" demesinin, Neriman Hanım onları 'oynamaya' davet ettiğinde kızların verdiği tepkinin değeri çok büyük.

Artık, yalnızca Eylül ve çevresi için değil, seyirci için de zaman, rahat bir nefes alma zamanıdır. Nefes alma zamanı geldi ama, yalnızca son bölümde yükseltilen gerginlik düzeyi bile seyirciyi bir süre daha tedirgin etmeye yetecektir. Zaten türlü türlü derde bulanmış hayatlarında nefes almaya hiç yer olmuş mu ki bu kırgın çiçeklerin?

(Bu yazı ilk olarak 18 Mayıs 2017 tarihinde Ranini.tv'de yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok: