23 Haziran 2017 Cuma

Kara Yazımızı Silemedik

Kara Yazı 6. Bölüm yorumu

Geçen haftaki yazımda, bölüm süresinin kısalığı hakkında fikir yürütürken ne kadar da iyimsermişim. Ne diziye emek verenleri düşünmüş buna karar veren, ne de seyirciyi. Neyi düşünmüşler, onu da anlamadım gerçi. Reklam verenleri desem, dizinin o reklamı satacak seyircisi yok; Bodrum Masalı'nı desem, masalı bu kadar önemsiyor olsalar onun süresiyle bu denli oynanmazdı… Kanalın itibarını iyice düşürmekten başka ne işe yaradı bu son dakika hamleleri, gerçekten anlamıyorum.

Diziye gelince, izlediğimiz bölüm finalden önceki bölüm olabilirdi belki, ama bir final bölümü olarak kabul etmiyorum bunu. Soruların yanıt bulmadığı final bölümü olur mu? Yayından kaldırılması kararlaştırılmış bir dizi için dört başı mamur bir final hayal etmiş değilim, lakin hikâyenin kendi sorduğu soruları yanıtlamasını ummak da benim en doğal hakkım.

Kötü bir bölüm mü izledik? Hayır, kesinlikle çok güzeldi. Yaren ve Oğuz'un ilk karşılaşması, Mehmet'in Yaren'e güvercin adımlarıyla yaklaşmaya çalışması, Derya ve Oğuz görüşmesi, Halil'in pişmanlığı, Yaren'in Derya ile hesaplaşması, Kadir'in Yaren'e haklı sitemleri, Melisa'nın uzaktan izlediği Yaren-Mehmet sahnesi, Esma'nın Mehmet hakkındaki düşünceleri ve en sonunda Mehmet ve Yaren'in karşılıklı itirafları… Hepsi şahaneydi! Ama sonunda ne gördük? Görmesek de tahmin edebileceklerimizi. Ya elimizde yeterli veriler olmadığı için tahmin edemediklerimiz?

Halil'in nezarethanedeki sahnesi yine çok güzel ve dopdoluydu. Ellerini açmış dua eden Halil, ailesinin başına gelen her şeyin kendi hatası sonucu olduğunu anlamış ve bağışlanma diliyordu. "Karanlıkta durursak bizi görmezler sandım, ama ben kızlarımı hiç görmemişim, hiç duymamışım." cümlesi, herhalde şimdiye kadar Halil'in ağzından duyduğumuz en güzel cümleydi. Ve bu pişmanlık hali Halil'e çok yakışmıştı.

Kendisine bir son yazılmış olmasa da -hikâyesi yok ki son yazılsın- Kadir'i görmekten ve haklı sitemlerine tanık olmaktan mutlu oldum. Benim haftalardır sorduğum soruları Yaren'e sordu Kadir ve maalesef hak ettiği türden bir yanıt alamadı. Zaten Kadir kim ki…

Karahan Ailesi'nin diğer fertlerini görmemiş olmaktan hiç şikayetçi değilim, bir tek Elif'in hikâyesiyle ilgilenebilirdim ama onu da yeterince tanıyacak vakti bulamadığımız için sonu da ilgimi çekmiyor. Ufuk ve İclal içinse kötü hislerimi zaten yazmıştım daha önce.

Bugüne kadar oldukça yavaş ilerlemiş bir hikayenin final diye birdenbire hız almasını beklemiyordum elbette. Bir mahkeme sahnesi beklemiyordum mesela. Zaten ilk bölümden beri biliyoruz Mehmet'in suçu kabullendiğini ve adaletin peşinde olduğunu. Bu konu yalnızca Yaren için sürprizdi, bizim için değil. Mehmet ve Yaren'in itirafları da birbirlerine doğru attıkları adımlar da yerli yerindeydi, sözüm buna değil. Ama benim görmek istediğim, Erdem'in ardına düştüğü sorunun yanıtıydı. Cinayet silahının kim tarafından ve nasıl değiştirildiği sorusu yanıtsız kaldı, dolayısıyla hikâye de eksik.

Son sahnenin ardından, Yaren'e hayal kırıklığı yüklü gözlerle bakakalan Kadir gibi kaldım ben de ekran karşısında, kara yazımızı silememiş olmanın umutsuzluğuyla…

Kara Yazı'ya emeği geçen herkesin yolu açık olsun, yeniden karşılaşabilmek dileğiyle...

(Bu yazı ilk olarak 7 Mayıs 2017 tarihinde Ranini.tv'de yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok: