28 Kasım Cumartesi gecesi NTV’de
yepyeni bir edebiyat ve kültür-sanat programı başladı: “Önce Söz Vardı”. Çağdaş
edebiyatın üç özel ismi, Ahmet Ümit, İskender Pala ve Mario Levi bir masanın
etrafına oturmuş, seçtikleri bir konu üzerine tadına doyulmaz bir sohbete
koyulmuşlar… Ama sanki bu bir televizyon
programı değil de NTV kameraları onları habersizce kayda almış ve bize
göstermeye karar vermiş gibi.
Ben programın başını kaçırdım ama
açtığım andan itibaren akan sohbetin içinde buldum kendimi. Çocukluğumda
TRT-2’de Attilâ İlhan’ı (Attilâ İlhan’la
Zaman İçinde Yolculuk) izlediğim zamanları hatırladım. O yaşta anlamazdım
pek, öyle otururdum ekranın karşısında belki anlarım diye; kalkamazdım da başından,
çok sevdiğim biri izlememi önermişti çünkü... “Önce Söz Vardı”yı bu ruh hali
ile izledim sonuna kadar. Ne mutlu ki bu kez konuşulanları anlayabiliyor, yaptıkları
göndermelere onlarla birlikte gidiyor, hem düşünüyor hem hissedebiliyorum.
İlk haftanın konusu olarak aşk
seçilmiş. Leyla ile Mecnun’dan Romeo ve Juliet’e, Hüsn-ü Aşk’tan Anna Karenina’ya
edebiyatın efsane aşklarıyla başlayan sohbet, aşkın çeşitli evrelerine,
sevgiye, kıskançlığa, sevmenin türlü biçimlerine, yasak aşka, biten ilişkilere
ama bitmeyen aşklara, hasrete, vuslata, derde, gözyaşına bulanıp aktı
kalplerimize doğru. Ben kendi adıma hem çokça ders çıkardım aşka dair, hem
üzerine düşünülecek yeni konular edindim, hem de okuma listemi güncelleme
fırsatı buldum program sona erdiğinde.
Habersizce kaydedilmiş gibi dedim
ya, en çok da bu halini sevdim. Sohbeti böyle kurguladıkları için mi bilmiyorum
–ve hatta kurgu olduğuna da inanmak istemiyorum- ama bölümde en çok konuşan,
akışı yönlendiren kişi İskender Pala idi. Pala coşkuyla bir şeyler anlatırken
Ahmet Ümit’in onu nasıl keyifle izlediğini fotoğraflayıp başucuma koymak
istedim. Muhtemelen oturduğum yerde, ben de suratımda aynı ifadeyle bakıyordum
ekrana…
Kendime geldiğim bir ara not
almaya başladım konuşulan konuları ve edebi referansları… Konu aşk olunca
anılan isimler de büyük oluyor tabii: Fuzulî, Dante, Shakespeare, Mevlâna,
Edgar Allan Poe, Şeyh Galip, Tolstoy, Flaubert, Stendhal, Attilâ İlhan, Cengiz
Aytmatov, Charles Dickens… Daha sayılabilecek o kadar çok isim, örnek
verilebilecek o kadar çok eser var ki, programı hep aşk teması üzerinden
götürmek bile mümkün. Ana tema olmasa da aşk, kendini kurulacak her cümlede
belli edecektir sanıyorum. Eh, bunca büyük yazar, bu koca edebiyat tarihi
yanılıyor olamaz: Önce aşk vardı!
(Bu yazı ilk olarak 30 Kasım 2015 tarihinde Ranini.tv'de yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder