17 Ekim 2016 Pazartesi

"Uğruna güçlü olmak istediğim kim varsa yanında hep çaresiz kaldım."

Kördüğüm 27. Bölüm Yorumu

Çalsın davul zurna, halaya duralım; şenlik kurulsun, bunu kutlayalım: Feyza yaşıyor! Feyza ölmedi, Feyza kurtuldu, Feyza gitmedi bu hikâyeden, Feyza sapasağlam ayakta! Bütün bu satırları böyle cümlelerle doldurabilirim, öyle mutluyum! Başka şey isteseymişim olacakmış, ama iyi ki başka şey istememişim de bu olmuş!

Feyza ölmedi de, nasıl ölmedi, bunu henüz bilmiyoruz. Ne ara Murat'la evlendi, ne ara Londra'ya yerleştiler, nasıl oldu da buradaki her şeyi geride bırakmayı seçebildiler, bunların yanıtı yok. Feyza neyse de, özellikle Murat nasıl ikna oldu gitmeye, ben onu merak ediyorum ama henüz bir ipucumuz bile yok.

Ali Nejat ve Naz ne ara ve nasıl yeniden birlikte oldular, evlenme kararını nasıl aldılar, Londra'ya gitmekten vazgeçen Ali Nejat Akyaka'da yaşamaya nasıl karar verdi ve Naz'ı buna nasıl ikna etti, bu esnada kendisi aslında Naz'la evlenmek istemediğini nasıl idrak etti, bunların yanıtı da yok. Bunları gören Enver ve Eylül'ün neden başka bir hayatı seçmediğinin yanıtı da… Geçen sezondan kalan sorularımızı yanıtlamak yerine yeni sorular sormayı tercih etmişler; yeni hikâyelerimiz var artık, zamanla eski sorularımız da yanıtlanacaktır.

Bir tek Umut ve çevresindeki hikâyeler kalmış geçen sezondan bize. Emre'nin ölümünün suçunu üstlenip hapse giren Umut ve onun için çırpınan Neslihan, Genco ve Cahide. Ve saklandığı yerden onları izleyip ağlayan Gökçe… Açıkçası bölüm boyunca beni en çok etkileyen de hikâyenin bu kısmı oldu. Neslihan'ın çaresizce Murat'a teslim oluşu ve Umut'un çıkışını uzaktan izleyip döktüğü gözyaşları… Aynı şekilde Genco'nun Gökçe'yi buluşu ve ona içten, her şeyi unutturup silmek istercesine kocaman sarılışı…

Naz'ın ölümüyle Umut'un hikâyesi Ali Nejat ve etrafında akan hikâyeden koptu ama Neslihan'ın Murat'a gidişiyle yeniden bağlanıyor. Murat'a karşı bildiğimiz tek güç Enver olduğuna göre, bir düğüm de oraya atılacaktır; zira Neslihan'ı kurtarmak istemese bile Murat'ın pisliklerini ortaya çıkarıp Feyza'ya göstermek isteyebilir Enver.

Bu bir sır değil, Naz'ın bu hikâyeden çıkmasını çok istedim, hatta belki en çok ben istedim. Üstelik ben ona sessiz bir gidiş ve bir mutlu son yazmıştım, bizlerden uzakta… Oysa daha iyisini yaptılar. Öldüğü için "daha iyi" değil elbette -ama geri dönme ihtimali olmadığı için ölmesi yine de iyi- ama esas karakterlerden birini usul usul göndermektense onun gidişini büyük bir soru işaretinin içine yerleştirip kalanları bu sorunun etrafında birleştirmek çok akıllıca, kutluyorum.

Belçim Bilgin'in diziden ayrılacağını bilmesek de Naz karakterinin öleceğini kestirmek zor değildi bölümün akışı içinde. Önce Murat'ın "O kadın Ali Nejat'a hiçbir zaman iyi gelmedi, bir an evvel ondan kurtulsak da hepimiz biraz rahat etsek," sözlerini duyduk. Ardından yalnızca evine uyumaya giden annesini yıllarca görmeyecekmiş gibi vedalaşan Naz ve annesinin halleri alıştırdı bizi bu düşünceye. En sonunda da Kaan'ın Naz'a "anne" demesiyle emin olduk ki Naz gidici…

Söz konusu cümlesinden ve geçen sezondaki performansından dolayı Naz'ın ölümünden Murat'ın sorumlu olabileceğini düşünüyorum ben. Didem'in yaşadıklarından ve ölümünden Ali Nejat'ı sorumlu tuttuğu için Ali Nejat'ın evleneceği kadını ortadan kaldırmayı planlamış olabilir. Hatta bu işi bizzat yapmış bile olabilir, çünkü Naz tanıyordu kendisini öldürmeye gelen kişiyi… Gerçi düşündüm de, bu dizide kötü ne olsa Murat'ı sorumlu tutmaya teşneyim ben, bu yüzden başkalarının açıklarını yakalayamıyor olabilirim. Ama bildiğimiz kadarıyla başka birinin de bir husumeti yok Ali Nejat'la.

Anlayamadığım şey, öldürmek için Ali Nejat'ın annesinin hikâyesinin içine çekmek gerekmiyordu Naz'ı. Yalnız olduğu herhangi bir zamanda da öldürülebilirdi… Bu da, sorumlunun Murat olmadığı sonucuna çıkartabilir bizi. Yani, gerçekten Süreyya Hanım'ın hikâyesini öğrenmeye başladığı için ortadan kaldırılmış olabilir Naz. O zaman da şu soruyu sormam gerekir: Madem bu kadına yaklaşan yanacaktı -çünkü hikâyesini kimsenin bilmemesi gerekiyordu- ve madem bu kadın bir tür göz hapsindeydi, o zaman neden birileriyle görüşmesinin önüne geçilemedi?

Naz'ın gitmesini istedim ve gitti, öyle ya da böyle. Ama şimdi, bunca acının üzerine Ali Nejat ve Eylül yeniden bir yaşam sürebilirler mi, küllenmeyen aşkları her şeyi aşmaları için onlara güç verebilir mi, emin değilim. Kopmayan, kopamayan bir bağları var ama bunu bir yaşama dönüştürmeyi başarabileceklerini iddia etmek zor. Ama bu hikâye, acıların kördüğümlenişinin hikâyesi, Ali Nejat'la Eylül neden yeniden birlikte olamasın?

Çocukluklarının çok da mutlu geçmediğini tahmin edebildiğim Eylül ve Enver -banyoya kilitlenme hikâyeleriyle dolu bir çocukluk pek de mutlu geçmiş olmasa gerek-, bir kez daha deneyebilecekler mi acaba mutluluğu? Murat'ın foyaları bir bir ortaya çıksa da Feyza için hamle yapmaya tenezzül eder mi Enver artık? Yoksa, selamını almayı bile zül saydığı bir kadından -ne güzel bir andı Enver'in Feyza'yı görmezden gelişi!- ne olursa olsun uzak durmaya güç yetirecek kadar büyük müdür gururu?

Ve Kaan'ın bitmek tükenmek bilmeyen acıları, yaraları… Annesinin yokluğuna alıştı, Naz ve Feyza'nın ilgisini koymayı denedi annesinin yerine. Derken halası gitti uzaklara. Naz'a öyle bağlandı ki, babası sırf onu mutlu etmek için evlenecekti Naz'la… Babasının başı beladan kurtulmuyor, iki gün oyun oynayıp mutlu olsalar üçüncü gün bir maraz çıkıyor. Kavga, dövüş, silahlar, polisler, kelepçeler… Üstelik etrafında bir tane yaşıtı, dengi biri yok. Yetişkinlerin arasında oradan oraya savrulup duran bir çocuk. Haliyle onun gözyaşları, herkesinkinden daha çok acıtıyor insanın canını… Ne vardı sanki çocuğun gözü önünde takmasalardı kelepçeleri Ali Nejat'a, durumu bildirip bir kenarda bekleselerdi hem oğluyla konuşmasını hem de cenazesini defnetmesini…

Düğünden önceki gün boyunca Kaan'ın kendisine hazırlanan sürprizin peşinde koşması ne güzeldi oysa. Hem bir şeylere erişmek için emek vermeyi öğreniyordu geri planda, hem de düğün organizasyonu gibi detaylarla dolu bir iş esnasında bir çocuğu oyalamanın en sevimli yollarından biriydi bu.

Enver'in Eylül'e söylediği, benim de başlığa taşıdığım cümlelerle noktalamak istiyorum bu haftaki yazımı, çünkü bu cümlenin -ya da itirafın diyelim- geçtiğimiz sezonun özeti niteliğinde olduğuna inanıyorum: "Uğruna güçlü olmak istediğim kim varsa yanında hep çaresiz kaldım." Yalnızca Enver değil, Ali Nejat, Feyza, Naz, Umut, Neslihan, Genco... Aklımıza gelen herkesin böyle özetlenecek bir hikâyesi var bu kördüğümde...Öyleyse yeniden ayağa kalkmanın, dirilmenin ve mücadele etmenin zamanı geldi demektir, çözülecek çok şeyimiz var. Ve sezon sonundan kalma sorularımız baki, yani daha çoook konumuz var!

(Bu yazı ilk olarak 22 Eylül 2016 tarihinde Ranini.tv'de yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok: