25 Temmuz 2016 Pazartesi

Bu Acı Dinmeyecek!

Kördüğüm 25. Bölüm Yorumu

"Gitme" sözcüğünün ardından bir boşluk olacak demiştim geçen hafta. Çünkü söylemek isteyip de söyleyemediklerimiz, söyleyebildiklerimizden fazlaysa uzun sessizlikler, bize yıllar gibi gelen boşluklar olur. O boşluğa pek çok duyguyu, ama en çok umudu sığdırdım ben. Eylül 'gitme'diğinde yaşanabilecekler canlandırdı midemdeki kelebekleri…

Aslında karanlık, soğuk, gerilimli, netameli bir bölümdü. Enver'in içindeki kötülük ortaya çıkmaya başladı mesela. Yarası deşildiğinde gözünü ne kadar karartabileceğine dair ipuçlarını gördük. Gerçi Ali Nejat sinirlendiğinde - ki mekan, çekimler ve oyunculuk olarak baştan sona harika bir sahneydi- "hukuk var" dedi ama Murat'la yüzleşirken ve bunu Eylül'le konuşurken gördük ki her zaman hukuki yollarla başvurmayabilir.

Ali Nejat ve Naz arasında esen soğuk rüzgarlardan şikayetçi olduğumu söyleyemeyeceğim. Belki de kendi kendimi doldurup duruyorumdur ama Naz'ın her hareketi batmaya başladı bana. Yürüyüşe çıkıp da Hasan Amca ile karşılaştığı zamanki tavırları, o üstten bakan hali bana çok dokundu. Hasan Amca'nın Didem'den kalan bir borcu ödemek için geceleri çalıştığını öğrenince "hiç haberim yoktu" demesi, Zafer "Hasan Amca gençlere taş çıkarır" lafına "öyledir o, öyledir" yanıtını vermesi, Hasan Amca "pilavı benim hanım yaptı" deyince pilavdan tatmak istemesi ne kadar da sahte. Adamı bir kez olsun arayıp sormamış ama karşılaşınca 40 yıllık tanıdığıymış gibi yapmacık konuşmalar… Hele Hasan Amca'yı Murat konusunda 'uyarmaya' çalıştığı sırada ekranın içine ellerimi uzatarak yakasından tutup bir sarsmak istedim Naz'ı. Kocaman adama çocukla konuşur gibi akıl verdiği yetmezmiş gibi bir de "Söz mü?" diyor. Hadsiz!

Naz'ı tek bir yerde sevdim bu bölümde. Hayır, Murat'ı azarlarken değil. Ve hayır, yüzüğü çıkarırken de değil; rüyasında Ali Nejat ve Eylül'ü görürken. Naz hep uyusa, hep rüya görse mesela… Ayrıca, öyle romantik atmosferli rüyaları Eylül bile görmüyor. Üstelik Naz, o sırada Eylül'ün gitmediğinden de haberdar değildi. Siz düşünün artık Naz'ın ne kadar paranoyak bir tip olduğunu…

Umut ve Genco'nun Emre'ye yaptıklarını uzaktan izleyen gözlerin kötü niyetli olduğu belliydi, fakat Emre'yi öldüreceklerini değil, daha da bilenmiş olarak yeniden ortaya süreceklerini düşünmüştüm ben. Ama kısa yolu seçmişler. Emre'nin şimdilik yalnızca cesedi çıktı ortaya ama Umut Murat'a diklendikçe başka detaylar da ortaya çıkacaktır. Ve sanırım bu olay Gökçe-Genco yakınlaşmasına engel olacak bir süre daha. Benim de hiç acelem yok zaten.



Murat'ı Didem'in mezarı başında gördük. Anlattıklarına bakılırsa bu, Murat'ın Didem'i ilk ziyaret edişi ve söylediği şeyleri ilk dile getirişi… Daha önce de söylediğim gibi, Murat'ın Ali Nejat'a kin beslemesine Didem'e olan aşkının sebep olduğuna ben ikna olmuş değilim. Kendi kendine kurduğu hayalleri Didem'le ve güya en yakın arkadaşı olan Ali Nejat'la paylaşmamış olan Murat'ın, Didem'le yaşadığı ilişki sebebiyle Ali Nejat'a düşman olmasının saçmalığı bir yana, "Yaşadığın ve bana yaşattığın bunca şeye rağmen seni sevmekten asla vazgeçmedim." diyebilecek kadar adanmış bir aşığın kendi ifadesiyle "hiçbir anlamı olmayan tek gecelik bir ilişki" yaşadı diye sevdiği kadından yıllarca uzak durması da mantıklı değil. Hadi diyelim Didem'i affedemedi, onunla birlikte olmayı kaldıramayacaktı, sevmeye devam ettiği kadını uzaktan da mı izlemedi? Onun nasıl yalnız kaldığını, nasıl acılar çektiğini görmedi mi? Kendi babasına bile bırakamadığı bir çocuğu olduğunu görüp devreye girebilir, Kaan'ı sahiplenebilirdi mesela. Kaan üzerinden bile intikam alabilirdi üstelik…

Öte yandan, hikâyenin bize anlatılış biçimine ikna olmasam da Murat'ın düşmanlığının Didem'den kaynaklanması fikrini çok beğeniyorum. Bütün bu olaylar silsilesini Didem başlatmıştı, kördüğümün dönüp dolaşıp yeniden Didem'e gelmesi fikri çok iyi. Ama Ali Nejat'ın Eylül'le ilişkisi devam ederken Didem'le kaçamak yapılmış gibi bir hikâye anlatmaya çalışıyorlar şu an, açıkçası ben yemiyorum bunları, zira şöyle şeyler görmüştük:



Ali Nejat'ın Eylül'ü uğurlamak için havaalanına gittiğini öğrenince Naz'ın tartışma başlatmasını ben anlayamıyorum. Hayatındaki adamın attığı her adımdan haberdar olmak isteyen insanları asla anlamadım, anlamıyorum ve de çok sıkıcı buluyorum. Yapacak başka işleri yok, hayatla ilgili dertleri, meşgaleleri yok, tek amaçları hayatlarındaki kadını/erkeği takip etmek sanki. Neyse ki artık anlamam da gerekmiyor, çünkü Kız Kulesi'nde güle oynaya takılan -ve niçin kabul edildiğini anlayamadığımız- o yüzük artık Naz'ın parmağında değil…

O, "sen tercihini yaptın" cümlesinin üzerine söylenecek lafların çoğunu daha önce söylemiştim, şimdi özet geçeyim: Ali Nejat değil, sen bir tercih yaptın Naz, suçu hep karşındakilerde aramaktan vazgeç artık. "Senin buradan uzaklaşman lazım, doğru olan bu" diyerek ortaya yeni bir dayatma koymaya çalıştın, kabul edilmeyince de "Bu savaşın içinde olmak istemiyorum" diyerek çekip giden sensin. Bunu yapmakta sonuna kadar haklısın da bence, ama mücadele etmek istediği için Ali Nejat'ı suçlayamazsın, çünkü o da haklı. Ali Nejat sana cevap vermedi, biliyorsun genel olarak sakin bir insandır zaten, ama sen konuşurken, 'babasından nasihat dinlerken halıdaki desenleri inceleyen çocuk' olmuştu o, biraz da o sebeple… Ayrıca sen giderken ardından bıkkın gözlerle bakan Ali Nejat, Eylül kalmayı kabul etmeyip uçağa doğru gittiğinde gözyaşı dökmüştü. Bunu da benden duy istedim.^^

Enver'in, kazanın sorumlusunun Murat olduğundan saçma sapan bir fotoğrafla emin olmasına gerçekten şaşırdım. Bambaşka bir sebeple de aynı fotoğraf karesinde bulunabilirdi o iki kişi, o tuhaf fotoğrafı delil kabul etmek Enver'e yakışmadı.

Murat, Enver'in kendisinden şüphelendiğini Feyza'dan öğrenmişti zaten ve gözlerinden netameli bir parıltı geçmişti. Bu yüzden, bu işte Murat'ın suçu olmadığına tam anlamıyla inanamadım ben. Murat'ın bundan sorumlu olmasını gerçekten istemiyorum, ama o bakışlar pek hayra alamet değildi. Fakat burada bir sorum var, eğer bu suikasti Murat planladıysa, neden Didem'le Ali Nejat birlikte olduktan hemen sonra değil de aradan 3 yıl kadar geçtikten sonra gerçekleşiyor olay?

Fragmanlarda yeni bilgilerin Tarık Bey'i işaret ettiğini gördük ama bence bu da Murat'ın manevralarından biri.

Söylemeden geçemeyeceğim, diziyi izleme sebebim hiçbir zaman kendisi olmadı ama bundan sonraki bölümleri yalnızca İbrahim Çelikkol'un oyunculukta nasıl büyük bir yol aldığını görmek için bile izleyebilirim artık. Ali Nejat'ın kamyon şoförüyle yüzleşme sahnesindeki performansı muhteşemdi. Ayrıca Mehmet Aslantuğ'un kendini bir adım geri çekmesi, o sahnenin akışı, mekanın ve çekimlerin güzelliği bu performansın iyice vurgulanmasını sağlamıştı, emeği geçen herkese teşekkürler.

(Bu yazı ilk olarak 23 Haziran 2016 tarihinde Ranini.tv'de yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok: