31 Temmuz 2016 Pazar

Operasyon Başlasın

N'olur Ayrılalım 2. Bölüm Yorumu

Azize'nin Ulaş'la didişmesini zevkten dört köşe olarak izleyen Turgay'ı zevkten dört köşe olarak izleyen Funda… Bu yazıyı, sırf bu sahnede bu keyfi aldığım için ve final sahnesindeki güzelliği paylaşmak için yazıyorum… Temmuz'un söyledikleri yüzünden bölüm boyunca kendisini defalarca geri çeken Ulaş tam bir adım atacakken tepeden beliriveren Turgay; kalbi Turgay'da, aklı Ulaş'ın soracağı soruda, ne yana bakacağını bilemeyen Azize ve en beklenmedik anda Turgay'ın ortaya çıkışını anlamlandıramayan Ulaş. Ortada adı konmuş hiçbir şey yokken üçgen üstüne üçgen. Dram! Dram! Dram! Reyting! Reyting! Reyting!

Yaptıkları iş ne olursa, bana ne kadar anlamsız ya da gereksiz gelirse gelsin, işini seven insanları çalışırken ve yaptıkları iş hakkında konuşurken izlemeye bayılırım. "Adi herifin teki" de olsa, "reyting manyağı bir omurgasız" da olsa, Turgay Atalay işini çok seven bir adam. O kadar seviyor ki, Ulaş'ın kendisine etmediği hakaret kalmamışken o, monitöre bakıp kahkaha atabiliyor. Programda beklenmedik ve seyircinin çok beğeneceği bir şeyler olacak, hem de Turgay bunu planlamamışken! Turgay gülmesin de kimler gülsün?

Tabii bu madalyonun öte tarafı da var: Turgay, işini sevmeyi fazla abartmış, işi, reyting savaşını her şeyin önüne koymuş biri. İnsanların özel hayatına fütursuzca dalmak ve bunu reyting malzemesi yapmaktan bahsetmiyorum. Geçen hafta Azize'nin çukura düştüğü sahneyi hatırlayın; Turgay'ın aksine önce insan olan Efe, kamerayı bırakıp Azize'nin yanına koştuğunda Turgay, o anlar kaydedilmediği için deliriyordu. Bu reyting tutkusu ileride başımıza bela olacak, orası belli. Ama benim merak ettiğim, Ulaş'la birlikte kendisinin de Azize'ye kapıldığını fark etmeyen Turgay, Azize'yi de reyting malzemesi yapacak mı? (Benim tahminim: illâ ki yapacak ve sonra bundan köpekler gibi pişman olacak…)

Bu arada, Turgay'ın Azize'yi izlerken keyiflenmesine bozulan Çiğdem'in ve Azize ile dalga geçmesine bilenen Efe'nin üç numaralı öldürücü bakışlarını Turgay'a doğrulttukları anlar da çok hoş (Hilal Uysun ve Hüseyin Gülhuy'a tebrikler, teşekkürler). Bu bakışların eyleme dönüşmesini de ben izleyeceğim aynı keyifle! Geçen hafta Azize düştüğünde programın reytingini düşünen Turgay, bu hafta 'nişanlısı' ortaya çıkınca çekip giden Azize'nin peşine düştü, şenlikli günler hiç uzak değil.

Operasyon başlayacak ama, Azize'nin çekinceleri var; Ulaş'ın kendisine âşık olmasından korkuyor. Azize'nin bu sebeple vicdanının sızlamasını çok sevdim. Tam Azize'ye göre saf bir korku bu. Öte yandan, kendisi Ulaş'a âşık olmaktan hiç korkmuyor, çünkü Turgay'a âşık olduğunu sanıyor. Azize'nin saflığına karşılık, Turgay'ın "Böyleleri âşık olmaz ki, aşk vadeder" lafını da bir o kadar sevdim. Hemen iki görüşmeyle uçuşan kelebeklere 'aşk' demekten geri duralım biraz. Aşk zamanla dallanıp büyüyecek ki temeli sağlam olsun, seyir keyfi doyumsuz olsun. Ayrıca uzaktan baktığımız değil, tecrübe ettiğimiz şeye aşk diyelim ki bir derinliği olsun.

Oturup yazsam en az birkaç sayfa sürecek, dizi sürelerine endekslesek haftalarca saklanıp sündürülebilecek olan Azize'nin Turgay'la çalışması ve aynı zamanda Ulaş'ın babasının en büyük rakibi olan adamın kardeşi olması, Temmuz'un da bu adamla çalışmaya başlaması; bu adamın Azize'yi sevmediği biriyle evliliğe zorlaması gibi konuların üç cümlede ortaya dökülmesi çok hoşuma gitti. Azize zaten büyük bir oyun oynuyor Ulaş'a, bunun yanına başka yalanların ya da nasıl olup da ortaya dökülmediğini anlayamadığımız sırların eklenmemesi beni daha uzun süre ekran karşısında tutar.


Aaa! İnadına Aşk'ın Rıfkı'sı. Ay resmen cross-over!

Bunun yanında, Temmuz'u işe aldırabilmek için Yusuf'un şirketindeki bütün mimarlara iş teklif eden Nadir Erciyesli de bir o kadar klişe. Bu üç mimarın hop diye istifa etmesini Ilgazoğlu İnşaat'ın kurumsal kimliğe yatırım yapmamasına bağladık diyelim, ama Yusuf'un aynı anda 3 mimarın birden gidişinden hiç şüphelenmemesi mantıklı mı?

Halim karakterini hiç sevemedim hatta komik de bulamıyorum ama Azize'yi görmeye elinde bir saksı fesleğenle gelmesi çok hoşuma gitti. Kuruyacak çiçeklere servet dökülmesine değil de, birkaç güzel sözün, nazik bir hareketin yerine geçeceğine inanılan o çiçeklerin dallarından koparılmalarına ve her derde deva kisvesine büründürülüp her durumda karşımıza çıkarılmasına kızıyorum.

Aklıma takılanlar:
  • Yusuf, projeleri Temmuz'a gösterirken düşündüm ben de, kağıda çizilen mimari projesi kaldı mı acaba günümüzde?
  • "Çok da yakışıklı oldun" deyince çocukların arkadan ses efekti yapması çok güzeldi.
  • Saadet gibi bir karakterin tek bir tane tığı olması mümkün değil, yemedim.
  • Flashback sahnelerinden birinde, Ulaş'ın sahilde okuduğu kitabın "Kinyas ve Kayra" olması beni çok mutlu etti.
(Bu yazı ilk olarak 22 Temmuz 2016 tarihinde Ranini.tv'de yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok: