Mardin’den enfes görüntüler ve Kapalıçarşı’dan öğrendiğimiz halı uçurma görüntüleri ile çıktı
ekrana Göç Zamanı. Cennet ve Yılmaz’ın yarım yarım akan hikâyeleri nerede ve
nasıl birleşecek, aslen onun peşindeyiz. İlk bölüm, ilk karşılaşmalarına giden
yolu gösterdi bize.
Cennet (Vahide Perçin) çocuk yaşta Cemal’e (Ali Erkazan) verilmiş
eş diye, Hanım’a (Tilbe Saran) kuma diye. Üç kız bir oğlan doğurmuş. Hem evin
her işine koşmuş, hem halılar dokuyup para kazanmış ailesi için. Bu arada şiddetin
her türlüsünü de yaşamış, pek çok kadın gibi. Sineye çekmiş, pek çok kadın
gibi. Ve erken büyümüş, pek çok kadın gibi.
Vahide Perçin bu rol için 6 ay halı dokuma dersi almış.
Büyük kızı Zümrüt (Cansu Tosun) hukuk fakültesini kazanmış,
Cennet’in tek derdi onu okutmak. Fakat babası, kumar borcuna karşılık kızını
vermiş bir ağaya, evlendirecekmiş kızını, göndermez okula. Cennet topluyor
bohçasını, alıyor kızlarını yanına, düşüyorlar yollara. İstikamet İstanbul,
Zümrüt okuyacak…
Cennet’in dokuduğu halıları alıp İstanbul’a getiren eksper
Artem Midyat (Engin Benli) biliyor kadının hikayesini. İstanbul’a gelirlerse
onları destekleyeceğinin sözünü de vermiş. Artem’in yakın arkadaşı ve birlikte
iş yaptığı Yılmaz Koçeri de (Talat Bulut) Cennet’in halılarının büyük hayranı zaten…
Dizimiz böyle başlıyor ve olabilecek en klişe biçimde
ilerliyor, ne yazık ki. Kızları için ayakta kalmaya, onları da dik tutmaya
çalışan bir kadının hikayesini izleyeceğimi sanırken bildik sahneler çıkıyor
karşıma. “Namusunu temizlemek için” öz annesi ve kardeşlerinin peşine düşen bir
oğul, Yemin (Gürkan Günal); Yemin peşlerine düşünce bilet aldıkları otobüse
binemeyip Adana’ya giden bir kamyonetin kasasına sığınan Cennet ve kızları; bir
tenhada aracı kenara çekip Zümrüt’e tecavüz etmeye yeltenen şoför; Cennet’in
altın kesesinin trende bohçacılar tarafından çalınması; trendeki mağdur
hallerini görüp yardım teklif eden kadının onları aslında bir batakhane olan
bir otele yerleştirmesi…
Bu arada Yılmaz’ın sevmediği bir kadınla (Arzu Gamze Kılınç) evli olması, kadının sevgisizlik yüzünden paranoyak olması, Yılmaz’ın asistanı Hande’nin bu durumdan faydalanarak kadını iyice delirtmesi ve bir ilk bölüm klişesi olarak trafik kazası… Yılmaz’ın dünyanın en iyi insanlarından biri olduğunu anlamamız için yazıldığı yüz metreden belli olan bir hırsız çalışan vakası ve Yılmaz’ın çalışanıyla ultra-didaktik yüzleşme sahnesi… Buna paralel olarak, Cennet’in de, üvey annesi Hanım’ın altınlarını çalan kızı Kiraz’a (Elif Ceren Balıkçı) tokat atıp altınları trenin camından dışarı atması…

Cennet'in Kızları...
Bu arada Yılmaz’ın sevmediği bir kadınla (Arzu Gamze Kılınç) evli olması, kadının sevgisizlik yüzünden paranoyak olması, Yılmaz’ın asistanı Hande’nin bu durumdan faydalanarak kadını iyice delirtmesi ve bir ilk bölüm klişesi olarak trafik kazası… Yılmaz’ın dünyanın en iyi insanlarından biri olduğunu anlamamız için yazıldığı yüz metreden belli olan bir hırsız çalışan vakası ve Yılmaz’ın çalışanıyla ultra-didaktik yüzleşme sahnesi… Buna paralel olarak, Cennet’in de, üvey annesi Hanım’ın altınlarını çalan kızı Kiraz’a (Elif Ceren Balıkçı) tokat atıp altınları trenin camından dışarı atması…
Cennet'in Kızları...
Hâlbuki senarist olarak Oya Yüce ismini gördüğümde nasıl da
umutluydum. Yedi Numara’yı yaratan, Türkan’a o özenli sahneleri yazan, Oliver Twist’in öyküsünü dizileştirmeye (Düşler ve Umutlar) cesaret eden kadının
bizi bu klişelere boğmuş olmasına inanamıyorum. Yine de beklentimi sıfırlamış
değilim, çünkü şahane bir oyuncu kadrosu var ve klişe bile olsa tek bir sahnesi
bile inandırıcılıktan ödün vermemiş 130 dakika izledim ben. (Artem’in kızı Leyla ile Yılmaz’ın oğlu
Demir için buraya bir parantez açayım, çok az göründüler ama gözüme çok
battılar; ikisine de dublaj yapıldığından şüpheliyim ve belki de bu hissiyat
yüzünden onların sahnelerine odaklanamadım yeterince.)
Özetle, ilk bölümün konusu hoşuma gitmese de izlediğim şey
beklentimin üzerindeydi. Elimizde, kredisi kolay kolay bitmeyecek bir senarist
ve yapımcı, klişelerle başlamış olsa bile farklı yönlere akabilme, kendi yolunu
çizebilme potansiyeli olan yan hikâyeler ve o hikâyeleri çok iyi taşıyabilecek
oyuncular var. Bu insanlar bir araya gelip bu hikâyede mutabık kaldılarsa bir
bildikleri vardır der, izlemeye devam ederim, dizinin ekranda kalma şansı
oldukça. “Her gün bir mucize ile gelir...”
cümlesini görmüştük dizinin en başında, yeni bölüm de yeni umutlarla gelir
belki…(Bu yazı ilk olarak 30 Ocak 2016 tarihinde Ranini.tv'de yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder