Kördüğüm 13. Bölüm Yorumu
İzmir'de bahar
demek, çeşit çeşit festival demek! Bir etkinlikten ötekine koşarken dizileri
zamanında izlemek de pek mümkün olmuyor. Kördüğüm'ün
dün akşamki bölümünü bu sebeple kaçırdım ama bütün geceyi sette geçirdim,
rüyalarımda. Öyle de bir bağlılık ve sorumluluk duygusu yaratmış bende. Sabah
ilk iş izlemeye koyuldum ama çalan telefonlar, gelip gidenler, yanıtlanacak
e-postalar derken biraz uzun sürdü bölümü sona erdirmem. Gün be gün insanlıktan
çıkan Umut'un o son sahnesi canımı sıksa da bölüm bittiğinde şapşal bir
tebessüm buldum suratımda. Aşk, dışarıdan bakıldığında bile nasıl da ısıtıyor
kalpleri…
Geçen hafta, en çok
Tarık Bey'in Kaan'la nasıl vakit geçireceğini merak ettiğimi söylemiştim.
Beklenilen oldu ve köşke, hem de Tarık Bey'in odasına, kocaman bir akvaryum ve
bir sürü balık geldi. Kaan "teşekkür ederim dedecim" diye sarıldığı
zaman Tarık Bey'in sarılmayı bile bilmediğini üzülerek gördük. Ama Kaan,
konuşmasına müşfik tonlar katmayı, gülümsemeyi öğrettiği gibi bunu da öğretecek
ona. Feyza'nın pek yerinde tespitinde özetlediği gibi: "Demek ki bu evin ihtiyacı olan şey sevgiymiş. Onun saf, koşulsuz
sevgisi…"
Murat'ın gelişiyle
Feyza'nın çiçekler açması, cıvıldamaya başlaması bana çok iyi geldi.
Çaresizliğin, umutsuzluğun kuyusunu giderek derinleştirip kendine daha derin,
daha da derin bir yer edinmeye çalışırken Kaan'ın gelişiyle uyanmaya başlaması,
kardeşiyle arasına ördüğü duvarları yıkması, babasına ve Neslihan'a meydan
okuması derken sırada aşk vardı Feyza için, ona da kapılıyor yavaş yavaş. Murat'ın,
karşısına çıkan her kadına ilgi gösteren bir adam olduğunu, güvenilmez bir adam
olduğundan daha önce anlamıştık zaten. Ama sonu acılı olacak bile olsa
Feyza'nın son kabuğunu da kırmasına, adım atmasına, hamle yapmasına,
rakiplerine meydan okumasına ve savaş alanını çarpışmadan terk etmeyecek
olmasına sebep olacak enerjiyi kazandırdığı için Murat'ın Feyza'nın hayatına ve
hikâyemize çok doğru bir yerden dâhil olduğunu düşünüyorum.
Akşam yemeğinde hem
Feyza ve Murat arasındaki elektriğin Ali Nejat tarafından fark edildiğini ve bu
durumun Ali Nejat'ın çok da hoşuna gitmediğini gördük hem de Murat'ın,
babasının intiharından Tarık Bey'i sorumlu tutuyor olabileceğine dair bir ipucu
yakaladık. Fakat intikamı niçin Tarık Bey'den değil de Ali Nejat'tan almaya
çalışıyor, orası hâlâ soru işareti…
Ali Nejat ve Naz'ın
yemeğe çıkması, o restoranın da -tesadüf bu ya- Cahide Hanım'ın iş yapacağı
restoran olması, Ali Nejat tam elini Naz'ın elinin üstüne koymuşken -Naz'ın eli
de masanın üzerinde öylece durup bekliyormuş Ali Nejat'ın tutmasını- Cahide Hanım'ın
bunu görmesi, yaşanan bir ana değil de fotoğrafa bakar gibi önünü sonunu
görmeden ve dinlemeden Naz'a saydırmaya başlaması, sonra yemeyip içmeyip bunu
hem Ayşen'e hem de Umut'a yetiştirmesi… Bütün bunlar olurken ekrana
"klişeeeee" diye bağırasım geldi. Böyle sakin sakin akabilen bir
hikâyede bu tür yükselişlere hiç gerek olmadığını düşünüyorum. Cahide Hanım bu
kararı desteklemeseydi de Umut kabul ederdi boşanmayı zaten.
Mert arayıp Umut'a
"ya tazminatı ödersin ya da bu tasarımlar bizim" deyince Umut'un
aklına gelen tek çözümün Ali Nejat'ın atölyesini yakmak olması da bir o kadar
gereksiz bir yükseliş bence. Sonuçta
Umut kaçtı, Genco enselendi. Yine hastanelik oldu, yine Cahide Hanım'ın
evine, Gökçe'nin yanı başına mahkum oldu, yine inceden inceden çekecek aşk
acısını. Bencil Umut, güya en yakın arkadaşım dediği adamın gözlerindeki aşkı
göremediği gibi acıyı da göremiyor, yetmezmiş gibi kendisi de yük üstüne yük
koyuyor adamın omuzlarına…
Ali Nejat kendini
uzun zaman tuttu Naz'a karşı. Bu esnada Naz'ı tartma şansı da oldu ve benim
"istemem yan cebime koy" diye özetleyeceğim bir halde olduğunu gördü.
Şimdi, aradaki engeller de kalkmışken, yavaş yavaş yaklaşıyor Naz'a. Yaklaşıyor
ama hep aynı sözcükler ve aynı cümlelerle. Birisi yeni sözler ekleyebilir mi
acaba diyaloglara? İbrahim Çelikkol'un gözleri daha çok konuşuyor
dudaklarından…
Umut'un silaha baka
baka içmesi, kendi kendini doldurup Ali Nejat'ın evine gitmesi, orada
gördüklerini zihninden büyük puntolarla geçirip kendine yeni mağduriyetler
çıkarması, sonunda o silahı Ali Nejat'a doğrultması ve Kaan gelince bile
indirmemesi baştan sona saçma ve gereksizdi. Saçmaydı, çünkü hem Murat'ın Ali
Nejat'ı bitirme teklifini reddeden bizzat kendisiydi hem de Naz'ın Ali Nejat'a
âşık olduğundan Naz'dan daha fazla emin olmasına rağmen boşanmayı kabul
etmesinin bu sonuca yol açacağını da en iyi kendisi biliyordu. Ve gereksizdi,
çünkü hepimiz biliyoruz ki Umut o tetiği çekmeyecek… Belki kendisi
beceremeyecek kaldırdığı kolunu indirmeyi -ben, İbrahim'in Umut'u görüp
müdahale etmesini bekliyorum mesela- ama o silah patlamayacak, patlasa da kimseye
zarar vermeyecek.
Âşık olma ihtimali bile nasıl parlatıyor insanın gözlerini...
Bu hafta itibariyle dizimiz 13.
bölümü atlatıp ikinci sezon onayını da aldığına göre, şimdiye kadar aklıma ya
da gözüme takılıp da söylemekten geri durduğum şeyleri söyleyebilirim artık. Bence Kördüğüm'ün
en zayıf noktası, diyalogların yeterince güçlü olmaması. İkincisi ise
sahne ya da plan geçişlerinin bazen birbirinin tutmaması. Sadece bu iki
noktaya biraz daha dikkat edilerek çözülebilecek bazı sorunlardan kısa
kısa bahsederek bitireyim:
- Naz henüz kahvaltı sofrasındayken Ali Nejat'la konuştu ve öğle yemeği için sözleştiler. O sırada Cahide Hanım hazırladığı börek çörek ne varsa toparlıyordu bir restorana götürmek için. Emre onu arabayla bıraktı gideceği yere, restorana girince ne görelim, az önce kahvaltı masasında oturan Naz, şimdi Ali Nejat'la öğle yemeğinde! Zamanın bu kadar yavaş aktığı dizide bu hızın fazla olması bir yana, bu karşılaşma tutarlı da değil.
- Umut ve Genco atölyeyi yaktılar ve ayrı yönlere doğru kaçtılar güvenlik görevlileri kovalayınca. Umut önce bir köşeye sindi, sonra arabasına atlayıp uzaklaştı oradan. Tamirhaneye geldiğindeyse nefes nefeseydi, acaba neden?
- Feyza ve Murat telefonda akşamki partiyi konuştukları zaman Murat, Feyza'yı evden alacağını söylemişti ve Feyza da buna çok sevinmişti. Akşam bir de baktık ki Feyza tek başına gelmiş partiye. Acaba neden? Peki, Feyza'yı almaya gitmeyen ve geldiğinde de yanına gelene kadar Feyza'ya yanaşmayan Murat, Neslihan'ın gelişini nasıl haber aldı da kapıda karşılayabildi onu?
- Parti çıkışında Naz taksiye binerken hemen hemen aynı diyalogu iki kez yaşadı Ali Nejat ve Naz? "Gelmen beni çok mutlu etti." "Ben de mutlu oldum geldiğine"den başka cümle yazılamadığı için mi, bir taksiye doğru yürürken, bir de taksiye binerken çekilen iki ayrı planın art arda eklenmesiyle mi yaşadık acaba bu sorunu?
- Bu dizide zaman çok yavaş geçiyor. Hikâye yavaş akıyor demek istemiyorum, çünkü dizide en çok sevdiğim şey bu sükunet. Ama bir bölümde bir ya da iki gün geçiyor ancak. Tarih falan da geçmediği için aklıma takıldı. En son Didem'in doğum gününde, yani 25 Şubat'ta yayınlanan 8. bölümde tarihten haberdardık ve eşzamanlı gidiyorduk ama o günden bu yana kaç gün geçti bilmiyoruz. Barış'ın doğum gününün 17 Mart'ta olduğu söylenmişti daha 3. bölümde, sanırım henüz oraya gelmedik. Ayhan'ın doğum günü kutlandı ama kimse tarih söylemedi. Üstelik Ayhan burçlar konusunda takıntılı biri ve onca burç muhabbetinin içinde kendi burcunu hiç söylemedi. Tanıştığı birinin burcunu tahmin edemezse rahat edemeyen Pınar Hanım da Ayhan'ın burcunu tahmin etmeyi nedense denemedi.
(Bu yazı ilk olarak 1 Nisan 2016 tarihinde Ranini.tv'de yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder