7 Nisan 2016 Perşembe

"Gözlerinin içine başka hayal girmesin"

Kördüğüm 13. Bölüm Yorumu

İzmir'de bahar demek, çeşit çeşit festival demek! Bir etkinlikten ötekine koşarken dizileri zamanında izlemek de pek mümkün olmuyor. Kördüğüm'ün dün akşamki bölümünü bu sebeple kaçırdım ama bütün geceyi sette geçirdim, rüyalarımda. Öyle de bir bağlılık ve sorumluluk duygusu yaratmış bende. Sabah ilk iş izlemeye koyuldum ama çalan telefonlar, gelip gidenler, yanıtlanacak e-postalar derken biraz uzun sürdü bölümü sona erdirmem. Gün be gün insanlıktan çıkan Umut'un o son sahnesi canımı sıksa da bölüm bittiğinde şapşal bir tebessüm buldum suratımda. Aşk, dışarıdan bakıldığında bile nasıl da ısıtıyor kalpleri…

Geçen hafta, en çok Tarık Bey'in Kaan'la nasıl vakit geçireceğini merak ettiğimi söylemiştim. Beklenilen oldu ve köşke, hem de Tarık Bey'in odasına, kocaman bir akvaryum ve bir sürü balık geldi. Kaan "teşekkür ederim dedecim" diye sarıldığı zaman Tarık Bey'in sarılmayı bile bilmediğini üzülerek gördük. Ama Kaan, konuşmasına müşfik tonlar katmayı, gülümsemeyi öğrettiği gibi bunu da öğretecek ona. Feyza'nın pek yerinde tespitinde özetlediği gibi: "Demek ki bu evin ihtiyacı olan şey sevgiymiş. Onun saf, koşulsuz sevgisi…"

Murat'ın gelişiyle Feyza'nın çiçekler açması, cıvıldamaya başlaması bana çok iyi geldi. Çaresizliğin, umutsuzluğun kuyusunu giderek derinleştirip kendine daha derin, daha da derin bir yer edinmeye çalışırken Kaan'ın gelişiyle uyanmaya başlaması, kardeşiyle arasına ördüğü duvarları yıkması, babasına ve Neslihan'a meydan okuması derken sırada aşk vardı Feyza için, ona da kapılıyor yavaş yavaş. Murat'ın, karşısına çıkan her kadına ilgi gösteren bir adam olduğunu, güvenilmez bir adam olduğundan daha önce anlamıştık zaten. Ama sonu acılı olacak bile olsa Feyza'nın son kabuğunu da kırmasına, adım atmasına, hamle yapmasına, rakiplerine meydan okumasına ve savaş alanını çarpışmadan terk etmeyecek olmasına sebep olacak enerjiyi kazandırdığı için Murat'ın Feyza'nın hayatına ve hikâyemize çok doğru bir yerden dâhil olduğunu düşünüyorum.

Akşam yemeğinde hem Feyza ve Murat arasındaki elektriğin Ali Nejat tarafından fark edildiğini ve bu durumun Ali Nejat'ın çok da hoşuna gitmediğini gördük hem de Murat'ın, babasının intiharından Tarık Bey'i sorumlu tutuyor olabileceğine dair bir ipucu yakaladık. Fakat intikamı niçin Tarık Bey'den değil de Ali Nejat'tan almaya çalışıyor, orası hâlâ soru işareti…

Ali Nejat ve Naz'ın yemeğe çıkması, o restoranın da -tesadüf bu ya- Cahide Hanım'ın iş yapacağı restoran olması, Ali Nejat tam elini Naz'ın elinin üstüne koymuşken -Naz'ın eli de masanın üzerinde öylece durup bekliyormuş Ali Nejat'ın tutmasını- Cahide Hanım'ın bunu görmesi, yaşanan bir ana değil de fotoğrafa bakar gibi önünü sonunu görmeden ve dinlemeden Naz'a saydırmaya başlaması, sonra yemeyip içmeyip bunu hem Ayşen'e hem de Umut'a yetiştirmesi… Bütün bunlar olurken ekrana "klişeeeee" diye bağırasım geldi. Böyle sakin sakin akabilen bir hikâyede bu tür yükselişlere hiç gerek olmadığını düşünüyorum. Cahide Hanım bu kararı desteklemeseydi de Umut kabul ederdi boşanmayı zaten.

Mert arayıp Umut'a "ya tazminatı ödersin ya da bu tasarımlar bizim" deyince Umut'un aklına gelen tek çözümün Ali Nejat'ın atölyesini yakmak olması da bir o kadar gereksiz bir yükseliş bence. Sonuçta Umut kaçtı, Genco enselendi. Yine hastanelik oldu, yine Cahide Hanım'ın evine, Gökçe'nin yanı başına mahkum oldu, yine inceden inceden çekecek aşk acısını. Bencil Umut, güya en yakın arkadaşım dediği adamın gözlerindeki aşkı göremediği gibi acıyı da göremiyor, yetmezmiş gibi kendisi de yük üstüne yük koyuyor adamın omuzlarına…

Ali Nejat kendini uzun zaman tuttu Naz'a karşı. Bu esnada Naz'ı tartma şansı da oldu ve benim "istemem yan cebime koy" diye özetleyeceğim bir halde olduğunu gördü. Şimdi, aradaki engeller de kalkmışken, yavaş yavaş yaklaşıyor Naz'a. Yaklaşıyor ama hep aynı sözcükler ve aynı cümlelerle. Birisi yeni sözler ekleyebilir mi acaba diyaloglara? İbrahim Çelikkol'un gözleri daha çok konuşuyor dudaklarından… 

Umut'un silaha baka baka içmesi, kendi kendini doldurup Ali Nejat'ın evine gitmesi, orada gördüklerini zihninden büyük puntolarla geçirip kendine yeni mağduriyetler çıkarması, sonunda o silahı Ali Nejat'a doğrultması ve Kaan gelince bile indirmemesi baştan sona saçma ve gereksizdi. Saçmaydı, çünkü hem Murat'ın Ali Nejat'ı bitirme teklifini reddeden bizzat kendisiydi hem de Naz'ın Ali Nejat'a âşık olduğundan Naz'dan daha fazla emin olmasına rağmen boşanmayı kabul etmesinin bu sonuca yol açacağını da en iyi kendisi biliyordu. Ve gereksizdi, çünkü hepimiz biliyoruz ki Umut o tetiği çekmeyecek… Belki kendisi beceremeyecek kaldırdığı kolunu indirmeyi -ben, İbrahim'in Umut'u görüp müdahale etmesini bekliyorum mesela- ama o silah patlamayacak, patlasa da kimseye zarar vermeyecek.

 
Âşık olma ihtimali bile nasıl parlatıyor insanın gözlerini...

Bu hafta itibariyle dizimiz 13. bölümü atlatıp ikinci sezon onayını da aldığına göre, şimdiye kadar aklıma ya da gözüme takılıp da söylemekten geri durduğum şeyleri söyleyebilirim artık. Bence Kördüğüm'ün en zayıf noktası, diyalogların yeterince güçlü olmaması. İkincisi ise sahne ya da plan geçişlerinin bazen birbirinin tutmaması. Sadece bu iki noktaya biraz daha dikkat edilerek çözülebilecek bazı sorunlardan kısa kısa bahsederek bitireyim:
  • Naz henüz kahvaltı sofrasındayken Ali Nejat'la konuştu ve öğle yemeği için sözleştiler. O sırada Cahide Hanım hazırladığı börek çörek ne varsa toparlıyordu bir restorana götürmek için. Emre onu arabayla bıraktı gideceği yere, restorana girince ne görelim, az önce kahvaltı masasında oturan Naz, şimdi Ali Nejat'la öğle yemeğinde! Zamanın bu kadar yavaş aktığı dizide bu hızın fazla olması bir yana, bu karşılaşma tutarlı da değil.

  • Umut ve Genco atölyeyi yaktılar ve ayrı yönlere doğru kaçtılar güvenlik görevlileri kovalayınca. Umut önce bir köşeye sindi, sonra arabasına atlayıp uzaklaştı oradan. Tamirhaneye geldiğindeyse nefes nefeseydi, acaba neden?
  • Feyza ve Murat telefonda akşamki partiyi konuştukları zaman Murat, Feyza'yı evden alacağını söylemişti ve Feyza da buna çok sevinmişti. Akşam bir de baktık ki Feyza tek başına gelmiş partiye. Acaba neden? Peki, Feyza'yı almaya gitmeyen  ve geldiğinde de yanına gelene kadar Feyza'ya yanaşmayan Murat, Neslihan'ın gelişini nasıl haber aldı da kapıda karşılayabildi onu?

  • Parti çıkışında Naz taksiye binerken hemen hemen aynı diyalogu iki kez yaşadı Ali Nejat ve Naz? "Gelmen beni çok mutlu etti." "Ben de mutlu oldum geldiğine"den başka cümle yazılamadığı için mi, bir taksiye doğru yürürken, bir de taksiye binerken çekilen iki ayrı planın art arda eklenmesiyle mi yaşadık acaba bu sorunu?

  • Bu dizide zaman çok yavaş geçiyor. Hikâye yavaş akıyor demek istemiyorum, çünkü dizide en çok sevdiğim şey bu sükunet. Ama bir bölümde bir ya da iki gün geçiyor ancak. Tarih falan da geçmediği için aklıma takıldı. En son Didem'in doğum gününde, yani 25 Şubat'ta yayınlanan 8. bölümde tarihten haberdardık ve eşzamanlı gidiyorduk ama o günden bu yana kaç gün geçti bilmiyoruz. Barış'ın doğum gününün 17 Mart'ta olduğu söylenmişti daha 3. bölümde, sanırım henüz oraya gelmedik. Ayhan'ın doğum günü kutlandı ama kimse tarih söylemedi. Üstelik Ayhan burçlar konusunda takıntılı biri ve onca burç muhabbetinin içinde kendi burcunu hiç söylemedi. Tanıştığı birinin burcunu tahmin edemezse rahat edemeyen Pınar Hanım da Ayhan'ın burcunu tahmin etmeyi nedense denemedi.

(Bu yazı ilk olarak 1 Nisan 2016 tarihinde Ranini.tv'de yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok: