15 Nisan 2016 Cuma

Yaşasın Kötülük!

Kördüğüm 14. Bölüm Yorumu

Umut, bugüne kadar 'aptalca' diye nitelendirilebilecek bir sürü şey yaptı. Bunların en aptalcası o silahı Ali Nejat'a doğrultması ise, ikincisi de o silahı orada bırakıp gitmeye kalkışmasıdır. Neyse ki bütün aptallıkları yuvarlanıp büyüyerek bir çığ oluyor ve tam da Umut'un tepesine düşüyor yine. Ama çığ bu, düştüğü yer öylesine büyük ki, Umut'la beraber pek çok hayatı tarumar edecek.

Evlerde telaşlı bir sabahla başlıyor yeni gün. Feyza yine çiçekler açıyor, Murat'la kahvaltıya gidecek. Bunu öğrenen Neslihan'da o donuk ifade beliriveriyor yeniden, sorgu başlıyor: "Bu yakınlığınızın özel bir sebebi var mı yoksa sadece birlikte vakit geçirmekten keyif mi alıyorsunuz?" Feyza'nın yanıtı hazır: "Sana ne Neslihan? Bu konuyu niye seninle konuşayım ki?"

Feyza zaten hep direkt konuşan biri oldu, dolaylamalar onun işi değil, o herkese karşı açık ve net. Hatta bazen gereğinden fazla açık ve net, bu nedenle istemese de kırıcı olabiliyor; ama bu bölümde, hemen hemen her karşılaşmalarında Neslihan'a söyledikleri gerçekten Neslihan'ın hak ettikleriydi. Neslihan'ın yaşadığı tedirginliğin boyutundan, Feyza'nın durumunu Enver Bey'e anlatacak kadar tutuşmasından da anlayabiliriz Feyza'nın ne kadar haklı olduğunu.

Genco'nun dövülmesinin Ali Nejat'la bir ilgisi olmadığını biz zaten biliyorduk, kendi işi olduğunu da Murat itiraf etti bu hafta, Ali Nejat'ı rahatlatmak istemişmiş. Ali Nejat çok kızdı, ama çok kızmış hali bile dizideki herhangi birinin normal halinden daha sakindi. Ali Nejat karakterinin sakinliğine gerçekten hayranlık duyuyorum, İbrahim Çelikkol da bunu çok iyi yansıtıyor, bazı durumlarda sakin kalmak, tepki vermemek için kendini tutar insan, ama gözlerinden çıkan alevlerde görürüz bunu, Çelikkol'da bu yok, o gerçekten sakin kalabiliyor ve ben hayranlıkla izliyorum. İşte bu sahnede biraz olsun sinirli -ya da daha az sakin, diyelim- olmasını bekliyordum. Umarım bu sakinliğin sonunda "Yavaş atın çiftesi pek olur" atasözünü hatırlatmazlar bize…

Murat'ın Genco'yu dövdürme işini itiraf etmesinin ardından, Umut'la da anlaştığını ve bu intiharın da bir tezgah olabileceğini düşünmüştüm. Genco'yu dövdürmesi de dikkatleri üzerine çekmemek için olabilirdi. Çok da yanlış düşünmemişim, hesap edemediğim tek şey Umut'un dik başlılığıymış. Ama Umut, dik başlı olabilmek için fazla aptal ve dikkatsiz. Bütün kozları ortaya saçarak kazanma ihtimalini kendi eliyle sıfıra indiriyor. Doğal olarak, Murat'ın birlikte çalışmak için Umut'u ikna etmesi hiç de zor olmadı.

Umut, Murat'la anlaşmak zorunda kalınca Umut'un bir süre ortada görünmeyerek herkesi öldüğüne ikna edeceğini, sonra yenilenmiş bir imajla başka biri gibi ortaya çıkabileceğini düşündük. Sakallarını kesip bir kemik çerçeveli bir gözlük takabilir, giyim stilini değiştirebilir ve 'yeni tasarımcı' kimliğiyle karşımıza çıkabilirdi. "Umut'a ne oldu?" sorusuyla uzun süre boğuşmamıza izin vermedikleri gibi, beklediğimiz türden bir tarz değişikliğini de hemen bu bölümde bize sunmaları harika oldu. Bazı yaraları ısrarla deşseler de bazı büyük olayları gereksiz yere büyütmedikleri için de çok seviyorum bu hikâyeyi…

Ayrıca, Murat "cinayet" lafını ettikten sonra Umut'un bir aslandan kediye dönüşmesi, ne istediğini bilen, kaybedecek şeyi olmayan ve bu yüzden bağırıp çağıran bir adamdan alttan altta ve korkarak bakan bir adama dönüşmesi, bölüm sonunda Karas Holding'e geldiğinde de Ali Nejat'a yönelttiği meydan okuyan,  "Gidişim suskun olmuştu ama dönüşüm muhteşem olacak" diyen bakışları, yani Alican Yücesoy'un bütün bunları yalnızca gözleriyle anlatabilen oyunculuğu muhteşemdi.

Murat'ın zaferleriyle dolu bir bölüm oldu bu, Feyza'yı kendine âşık etti, bunu yaparak Neslihan'ın ilgisini kendi üzerine çekti, Ali Nejat'a sözleşmeyi imzalattı, Umut'u işbirliğine "ikna etti", Oğuz'u gıcık etti ve Tarık Bey'i yanına çekti. Daha ne olsun? Bütün bunları başka başka rollere, ses tonlarına, bakışlara ve mimiklere bürünerek yapan Teoman Kumbaracıbaşı'na da kucak dolusu sevgiler göndereyim buradan.

Böyle iyi yazıldığı ve bir o kadar iyi oynandığı zaman 'kötü' karakterleri izlemeyi başrollerden daha fazla seviyorum ben. Motivasyonunu henüz tam çözemesek de Murat bu hikâyenin karanlık tarafında duruyor. Ve ana karakterlerimiz böyle aptal, düşüncesiz ve hareketsiz oldukça da kötüler kazanacak. Hiçbir şey yapmayarak lekesiz kalınabilir ama buna iyilik diyemeyiz, bu yaşamamak demektir. Kötüler en azından yaşıyor…

Aklıma takılanlar:
  • Geçen haftaki yazıdan sonra bir Twitter kullanıcısı, Naz'ın "Umut benim en yakın arkadaşım" lafına gıcık olduğunu yazdı. Benim en çok sevdiğim repliklerden biri aslında bu cümle. Ama bana bu yorumunu ileten kişi çok haklı. Bu adam senin en iyi arkadaşın da neden oturup iki satır muhabbet edemiyorsunuz? 40 bin lira borcu ödeyemeyen adam hangi parayla gidip cip aldı kendine, niye sormuyorsun?
  • Kaya Akkaya'yı üç bölümdür görüyoruz Murat'ın adamı olarak, kendi adıma çok da mutluyum onu izliyor olmaktan. Ama jenerikte ismi geçmiyor, acaba neden? Ama hem Hatırla Gönül'deki "işin" aynısını yapıyor olması (zengin ve güçlü birinin "adamı") hem de oradaki tipinin hiç değişmemiş olması hiç hoşuma gitmiyor.
  • "Şirketin bir kadın bakışına ihtiyacı var." Bir kadının sadece kadın olduğu için dışlanması kadar, sadece kadın olduğu için kendisine "ihtiyaç duyulduğunun" düşünülmesi de ayrımcılıktır. Feyza telefonun öteki ucunda eridi ama ben hiç memnun olmadım. Evet, ben de Feyza'nın şirketle ilgilenmesini istiyorum ama sadece kadın olduğu için değil. O şirkette Ali Nejat kadar onun da hakkı olduğu ve bu işleri kotarabilecek kapasitede biri olduğu için.
  • Gökçe'nin her fırsatta Emre'ye atarlanmalarından ben çok sıkıldım, Emre'nin de bu tavırlara neden katlandığını anlayamıyorum zaten. Gökçe'nin her çıkışında alttan alması, haklıyken bile özür dilemesi çok sıkıcı. Böyle yapan erkekler, kadınların sürekli trip atmasından da şikayet etmemeliler, çünkü kadını, istediği olmadığında ağlayan çocuklara dönüştüren, onların bu dik duramayan halleri oluyor biraz da. Dik duran bir Emre ve ota çöpe arıza çıkarmayan bir Gökçe izlemek istiyorum ben, çünkü birlikte çok güzeller…
(Bu yazı ilk olarak 7 Nisan 2016 tarihinde Ranini.tv'de yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok: