Kördüğüm 12. Bölüm Yorumu
Yaygın kanıya göre
Türk erkekleri şöhret oldukları ya da parayı buldukları zaman iki şeyi çok
hızlı yaparlar: eşlerinden ayrılmak ve arabalarını değiştirmek. Tasarımları
için Ali Nejat'tan 500 bin TL alan Umut, hemen o bölümün sonunda ayrılmak
istemişti Naz'dan. İki bölüme kalmadan da gitti kendine koca bir cip aldı.
Haksızlık etmek istemem, bizim hikâyemiz başka dinamiklerle yol alıyor; ama
hikâyeden sıyırınca elimizde kalan tam da bu. Zaten bu yaygın kanıya varma
sebebimiz de zengin ya da şöhret olanların arka plan hikâyelerini bilmeyişimiz
değil mi?
Belki Alican
Yücesoy'u çok sevdiğimden, belki çocukluk aşkıyla birlikte
olan yetişkinlerin uzun soluklu ve çevrelerine umut
saçan hikâyelerine gıpta ettiğimden, belki de Umut ve Naz'ın ayrılığı için
alışılmadık bir yol izlenmesini umduğumdan, Umut'un gerçekten iyi niyetli,
şefkatli, 'sağlam' bir adam olduğu fikrine çok erken kapıldım ben. Öfkesini sık sık
ve ölçüsüzce dışa vurmasına rağmen çirkinleştiğini, o güzel gözlerin ardında
bayağı bir adam gizlediğini görmeyi de hep erteledim. Oysaki,
en basitinden, hamile karısını, hamile olduğu için "kutlama" yemeği
diye meyhaneye götürecek ve içemeyen kadının karşısında rakıları 'hüp'letecek
kadar düşüncesiz bir adam işte…
Eve gelip konuşmak
istediğinde ben de Naz gibi, "Evet,
dinliyorum" dedim; "Evrenin sırrını verecek de olsan zerrece
umurumda değil, ne konuşacaksan konuş ve bir an önce çek git" anlamında…
Umut yine kendisinin bile inanmadığı bahaneleri sıraladı önce, lafı Ali
Nejat'a getirdi sonra. Umduğu karşılığı bulamayınca da kırıp döktü hem
evdeki
eşyaları, hem de Naz'ı. Umut'tan nefret etmemin 10 sebebi, hepsi tek bir
bölümde, art arda!
Ama yetmez, bir de
tüy dikmesi lazımdı, onu da yaptı. Bebeğin düşmesine de sebep oldu, tam oldu.
Naz için ortada bir kördüğüm kalmamış oldu böylece, zaten pamuk ipliğine
dönmüştü kalan bağlar, onlar da koptu gitti…
Ablasını hastanede
ziyarete giden Ali Nejat, Feyza'yı piyano çalıp şarkı söylerken buldu, işte
bölümün en güzel, en mutlu anları… Feyza'nın babasından uzaktayken ya da ona
direnirken daha iyi, daha sağlıklı olduğunu bakalım ilk önce kim fark edecek?
Bana kalırsa 'Tarık Bey sorunu'nu çözmenin yolu, Feyza'nın Ali Nejat'a
taşınmasından geçiyor. Üstelik böylece Neslihan'dan da kurtulmuş oluyoruz.
Süper olmaz mı? (Dizinin yayın ömrünü en az yarıya indirecek böylesi
hareketlerden elbette itina ile kaçınacağız, biliyorum. Ama umut fakirin ekmeği
işte…)
Bir bölümü de Tülay
Günal'a hayranlığımı belirtmeden geçeyim diyecek oluyorum ama sağ olsunlar bu
konuyu hiç es geçmiyorlar. "Sen Benim Şarkılarımsın"ı çalıp söylerken
Günal'ın İlhan Şeşen'den de Zuhal Olcay'dan da hiç etkilenmemiş olduğunu fark ettiniz
mi siz de? Kendi gibi, kendi yorumuyla, yeni anlamlar, yeni düşler
katarak söylediği şarkı su gibi akıp geçti. İngilizcede "speaks for itself" diye bir deyim vardır, kelimesi
kelimesine çevirdiğimizde "kendisi adına
konuşmak" anlamına gelir. Yani bir şey, varlığıyla kendisini o
kadar iyi ifade eder ki, üzerine bir şey söylemenize gerek yoktur. İşte,
Günal'ın performansı o kadar duru ve 'kendi adına konuşuyordu' ki, müzik altı
görüntüye bile gerek duyulmamıştı. Onu piyanonun başında izleme keyfinden de
mahrum kalmadık böylece…
Bu keyifli anların
canlı tanığı Ali Nejat, ablasını hastaneden çıkarıp Kaan'ın yanına getirmekle
kalmadı. Şarkıdan da aldığı ilhamla Naz'ın yanında buldu kendini.
Hiç bozulmamış yasakların bozulma vaktiydi artık, çünkü artık o yasak, o kadar
da yasak değildi… Ali Nejat ve Naz'ın hiçbir şeyi açıkça konuşmadan, ama
birbirlerinden son derece emin olarak bir yola çıktığını görmek bana iyi geldi. Bu
düğümlerin böyle yavaş yavaş atıldığını görmek beni hikâyeye daha çok
inandırıyor. Umarım ani hız değişimleri yaşanmaz…
Kaan'la Feyza'nın
arası da düzelmişken çocukcağızın hayatını zorlaştıracak tek şey olarak Tarık
Bey çıktı sahneye. "PİYANO OYUNCAK DEĞİL!" "BAŞKALARININ
ODALARINA GİRİLMEZ!" "YEMEK YERKEN MASADAN KALKILMAZ!" Bir gün
içinde aynı nemrut suratla ve sert tavırla üç kez karşılaştı Kaan, yine de
ağlamadı, çekinse de kaçmadı Tarık Bey'den. Oysa adamın ekrandan bile taşan
öyle delici ve ürkütücü bakışları var ki, ben bile yorum yazarken
"Tarık" diyemiyorum, hazır ola geçip önümü ilikliyor ve "Tarık
Bey" yazıyorum. Gözüne batmamakta fayda var, neme lazım…
Ben, Umut'a Ali Nejat'ı bitirmeyi teklif eden Murat'ın alacağı cevabı değil, Tarık Bey'in Kaan'la nasıl vakit geçireceğini görmek için merakla bekleyeceğim gelecek haftayı… Bu arada Tülay Günal'ı bir kez daha sahnede göreceğim içinse daha çok heyecanlıyım. Siz "Sen Benim Şarkılarımsın" sahnesini tekrar tekrar izleyedurun, ben canlısını izleyip geleceğim...^^
Ben, Umut'a Ali Nejat'ı bitirmeyi teklif eden Murat'ın alacağı cevabı değil, Tarık Bey'in Kaan'la nasıl vakit geçireceğini görmek için merakla bekleyeceğim gelecek haftayı… Bu arada Tülay Günal'ı bir kez daha sahnede göreceğim içinse daha çok heyecanlıyım. Siz "Sen Benim Şarkılarımsın" sahnesini tekrar tekrar izleyedurun, ben canlısını izleyip geleceğim...^^
(Bu yazı ilk olarak 25 Mart 2016 tarihinde Ranini.tv'de yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder