Kördüğüm 15. Bölüm Yorumu
Yerli dizilerin çoğunda, hikâyenin ana aksı başrollere
kilitli ve bazı karakterler de yalnızca uzamakta sınır tanımayan bölüm
sürelerinin doldurulmalarına hizmet etmek için var. Yan hikâyelerin konuları
olmaktan bile o kadar uzaklar ki onları diziden çıkarsak akıştan hiçbir şey
eksilmez. Kördüğüm’le ilgili olarak en
çok sevdiğim şeylerden biri de bu, yani hikâyenin başrollerle sınırlı
kalmaması, odağın sürekli olarak değişmesi. Son birkaç bölümdür ana karakterler
Ali Nejat, Naz ve Umut değil de Feyza, Murat ve Neslihan gibi sanki. Ve hiç
şikâyetim yok, hepsi şiir gibi oynadığından bu üçlüyü seçerdim ben de, tercih
şansım olsa. Zaten aralarındaki çekim ve çekişme de hikâyemizin önemli bir
parçası.
Murat’ın geçen bölümün sonunda sunduğu teklif Karas
Holding’de hizip yaratmıştı. Ali Nejat, bu girişimin son derece riskli olduğunu
düşünerek çekincesini belirtmiş, Mert ve Oğuz da Ali Nejat’a destek vermişti.
Tarık Bey ise Murat’a güvendiğini ifade ederek bu işe olumlu baktığını ve
itirazları dikkate almayacağını belirtmişti. Oğuz’un Ali Nejat’ın tarafında
olması, benim, Murat’ı Enver Bey’in yolladığı tezimi çürütür nitelikte. Demek
ki bu savaşın ikiden fazla tarafı var, kördüğüm diye de buna denir zaten.
Öte yandan, kendi çocuklarına güvenmeyen, onları her fırsatta
eleştirmekten ve hatta aşağılamaktan imtina etmeyen Tarık Bey’in Murat’a bu
denli güvenmesi de, Murat’ın babasının intiharında Tarık Bey’in etkisi olduğu
fikrini güçlendiriyor. Bu konular daha da genişleyecek ilerleyen günlerde.
Umut’un holdingde belirivermesi Ali Nejat’ı şoke etti.
Umut’un olanlardan haberi olmadığı için o, şirkette boy gösterme derdinde
sadece. Ali Nejat şoku atlattıktan sonra Umut’un Murat için çalıştığını öğrendi ve bu da
Murat’ı aslında o kadar da iyi tanımadığının ikinci işareti oldu. İlki Genco’yu
dövdürmesiydi malum. Böylece Murat’la ipleri koparma kararı aldı Ali Nejat.
Bütün bunları gerçek bir sükûnetle yapıyor olmasına her seferinde şaşırsam da
bu haline bayılmaya devam ediyorum Ali Nejat’ın. Hem televizyon ekranı hem de
sokaklar, kimseyi dinlemeyen, sadece bağıran ve her işini bağırarak halleden
insanlarla dolu artık; bunların ardından Ali Nejat’ın dinginliği bana çok iyi
geliyor.
Ali Nejat Umut’un yaşadığını haber vermek için Naz’ın yanına
gitmese bölüm boyunca hiç karşılaşmayacaklardı. Aslında öyle bir bölüm izlemek
de ilginç olurdu, ama Ali Nejat’ın hemen ardından Umut’un da Naz’a gelmesiyle
öyle güzel bir sahne izledik ki, başka olasılıkları düşünmek istemiyorum. Naz,
Ali Nejat’a sarılmakta tereddüt etti ve sarılmamayı seçti, Umut’un yaşadığını
öğrendikten sonra. Umut da bir kucak umutla gelip evde Ali Nejat’ı görünce
bocaladı, gitmek istedi. O zaman kendini koyverip sarılıverdi Umut’un boynuna Naz,
hem de kocaman kocaman bir sarılma. Ben bir “ohh” çektim o anda. Ali Nejat’ın
bu sarılma sahnesine bakıp bakıp gözlerini kaçırması da tıpkı bir annenin, aşı
yapılırken çocuğuna bakamaması gibiydi. Ürkek ve anlayışlı ve çok gerçek...
Ay bakamıycam!
Bu arada, Umut’un annesinden önce Naz’a gitmesine de dikkat
çekmek istiyorum. Naz’ın Leyla’ya “Umut’u bir
dost gibi, bir alışkanlık gibi seviyorum” dediği şey tam da bu bence.
Çok acı ve yine çok gerçek.
Ali Nejat, Murat’la bütün iş ilişkisini bitireceğini ilan
ettikten sonra araba projesini hayata geçirebilmek için son kez şansını denedi
babasıyla. Tabii ki yine reddedildi. Neticede araba projesine maddi kaynak
bulabilmek için tek çaresinin şirketteki hisselerini satmak olduğuna kanaat getirdi.
Bu haber Tarık Bey’i çıldırttı elbette. Murat’ı ise heyecanlandırdı. Bakalım
hisselerin sahibi Murat mı olacak yoksa Enver Bey mi girecek devreye?
İbrahim’in hikâyelerinin bağımlısı olmuştuk birkaç bölümde
ama bu konu da ihmal edildi sanki biraz. Fakat Amir’i kenara çekip bir hikâye
anlatacakmış gibi söze yumuşacık başlaması, ardından “Senin traşın gelmiş birader” diye sert bir çıkışla lafı
noktalaması muhteşemdi. Hikâye anlatmadan da çok şey söyleyebiliyormuş İbrahim,
ne hoş.
Evde bir çocuk varsa zaten hiçbir şey gizli kalmaz. Kaan iki
cümle ile 15 bölümlük sırrı afişe etmeyi başardı. Neslihan, Enver Bey’le bir
ilgisinin olmadığına Feyza’yı ikna ettiğini sanıyor ama bence Feyza bunu
yemedi. Ayrıca Neslihan’ın köşkte prensesler gibi takılmasına birilerinin ses
çıkarıyor olması da içimin yağlarını eritiyor. Hem evde çalışanlar bunu dile
getirmeye başladılar hem de Feyza fırsat buldukça veriyor Neslihan’ın ağzının
payını. Son haftalarda Neslihan sürekli olarak taca çıkarılıyor ve Tarık Bey’in
son dakikada topu çevirmesi ile kendisini yeniden oyunda buluyor. Bu hafta da
aynısı oldu ama fragmana güvenecek olursak Neslihan’ı gelecek hafta
izleyeceğimiz yer olsa olsa yedek kulübesi olacak. Hadi inşallah diyelim. ^^
Bu arada, Neslihan’ın laf arasında adını verdiği Selma’nın
kim olduğunu da çok merak ettim. Umarım yakın zamanda müşerref oluruz
kendisiyle. Kadınlar arasında da yeni bir cephe açılmasına hiç itirazım olmaz.
Neslihan’ın Ali Nejat’a olan ilgisinin çıkış noktası neydi
bilmiyorum ama Murat’la ilgilenmesinin tek sebebi, Murat’ın Feyza’ya ilgi
göstermesi bence. Bu yüzden Murat’ı yatağa atarak Feyza’ya giden yolu kestiğini
zannetti ama yine kendi kalesinde gördü golü. Murat’ın oyununu böyle pervasızca
oynaması da benim dişlerimi kamaştıran bir etki yaratıyor, çok memnunum bu
halden. Ali Nejat’a yönelik olarak büyüttüğü öfkesinin yalnızca yancı olmaktan
kaynaklandığına ikna olmuş değilim ama yakışıklı çocuğun yakın arkadaşının geri
dönüşünü izlemek yine de çok keyifli.

Şu surat ifadesinden her hafta bir doz alalım lütfen.
Şu surat ifadesinden her hafta bir doz alalım lütfen.
-
Olay örgüsüne lafım yok ama diyalogların
güçlendirilmesi arzumu yineliyorum. Ali Nejat'ın ağzından "ne pahasına olursa olsun bu arabayı yapacağım" cümlesini her bölüm birkaç kez duyuyorz mesela. Umut da sürekli, "Ben onun için değil araba tasarlamak, kapı kolu bile çizmem" ve benzeri cümleler kurup duruyor. Tamam, bunlardan eminiz, artık başka şeyler duysak?
-
Ben dizi yavaş gidiyor dedim ve hızımız iyice azaldı.
Geçen bölüm yaklaşık 30 saatlik bir zaman dilimini izlemiştik, bu hafta 24
saati bile dolduramadık. Bir arkadaşım üşenmeyip saydı, 25 Şubat’a denk gelen
8. bölümden bu yana sadece 12 gün geçmiş, yani bölüm sonunda 8 Mart gününün
sabahında kaldık. Doğum günü kutlanan fakat doğum tarihi bizden esirgenen Ayhan
da 5 Mart doğumlu bir balık burcuymuş bu hesaba göre. Bu durumda Barış’ın doğum
gününe de 9 gün kalmış oluyor.
-
Fakat bu hesabın doğru olmadığını bize gösteren iki şey
yakaladık: İlki, Naz ve Umut’un boşanma davasının Cumartesi gününe denk
gelen 5
Mart’ta görülmüş olması. İkincisi ise, 31 Mart tarihinde yayınlanan 13.
Bölümde
Gökçe’nin telefon ekranında 24 Mart tarihinin görülmesi. Dizide geçen
günleri bu şekilde sayamayacağımızın farkındayım ama aradan hiç zaman
geçmiyormuş hissi çok rahatsız edici, örneğin Genco'nun yüzündeki
yaralar 3 bölümdür aynı tazelikte. Bizim de kafamız karıştı, bir
yerlerde bir tarih geçse de rahatlasak.
-
Karas Holding binasının içindeki kocaman ağacı görünce
çok mutlu oluyorum her seferinde. Bina dikmek için ağaç kesmek yerine bunu
düşünenleri tebrik etmiş olayım, ellerine, yüreklerine sağlık.
-
8. bölümde okula başlamıştı Kaan, sonra bir daha okul
lafı edilmedi. Kaan okula gidiyor da bizim haberimiz olmuyor diye de
düşünemiyoruz, çünkü sabahları evde saklambaç oynanabiliyorsa Kaan okula
gitmediği için. Çocuğu okula gönderin bence, saklambaç haftasonu da
oynanabilir.
-
Ali Nejat’a giydirilen gömleklerle ilgili bir şikâyetim
var. Gömleklerin kolları o kadar dar ki Ali Nejat yürüyen bir hava yastığı gibi
görünüyor. Ekranda geniş pazulara sahip pek çok oyuncu var, hiçbirinin gömleği
böyle bir görüntü yaratmadığına göre bunun bir çözümü vardır diye düşünüyorum.
Kol, kol değil, hava yastığı...
-
Naz’ın çalıştığı hastanede başka bir uzman çocuk
doktoru yok galiba, gelir gelmez bütün hastaları taburcu etti, her şey onun
dönüşünü bekliyormuş gibi.
-
Hasan Amca’yı iki haftadır göremiyoruz, tabii aslında
zaman pek de geçmediği için Kaan özlememiş olabilir dedesini ama biz özledik.
(Bu yazı ilk olarak 14 Nisan 2016 tarihinde Ranini.tv'de yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder