22 Nisan 2016 Cuma

Yakışıklı çocuğun yakın arkadaşı...

Kördüğüm 15. Bölüm Yorumu
 
Yerli dizilerin çoğunda, hikâyenin ana aksı başrollere kilitli ve bazı karakterler de yalnızca uzamakta sınır tanımayan bölüm sürelerinin doldurulmalarına hizmet etmek için var. Yan hikâyelerin konuları olmaktan bile o kadar uzaklar ki onları diziden çıkarsak akıştan hiçbir şey eksilmez. Kördüğüm’le ilgili olarak en çok sevdiğim şeylerden biri de bu, yani hikâyenin başrollerle sınırlı kalmaması, odağın sürekli olarak değişmesi. Son birkaç bölümdür ana karakterler Ali Nejat, Naz ve Umut değil de Feyza, Murat ve Neslihan gibi sanki. Ve hiç şikâyetim yok, hepsi şiir gibi oynadığından bu üçlüyü seçerdim ben de, tercih şansım olsa. Zaten aralarındaki çekim ve çekişme de hikâyemizin önemli bir parçası.
 
Murat’ın geçen bölümün sonunda sunduğu teklif Karas Holding’de hizip yaratmıştı. Ali Nejat, bu girişimin son derece riskli olduğunu düşünerek çekincesini belirtmiş, Mert ve Oğuz da Ali Nejat’a destek vermişti. Tarık Bey ise Murat’a güvendiğini ifade ederek bu işe olumlu baktığını ve itirazları dikkate almayacağını belirtmişti. Oğuz’un Ali Nejat’ın tarafında olması, benim, Murat’ı Enver Bey’in yolladığı tezimi çürütür nitelikte. Demek ki bu savaşın ikiden fazla tarafı var, kördüğüm diye de buna denir zaten.
 
Öte yandan, kendi çocuklarına güvenmeyen, onları her fırsatta eleştirmekten ve hatta aşağılamaktan imtina etmeyen Tarık Bey’in Murat’a bu denli güvenmesi de, Murat’ın babasının intiharında Tarık Bey’in etkisi olduğu fikrini güçlendiriyor. Bu konular daha da genişleyecek ilerleyen günlerde.
 
Umut’un holdingde belirivermesi Ali Nejat’ı şoke etti. Umut’un olanlardan haberi olmadığı için o, şirkette boy gösterme derdinde sadece.  Ali Nejat şoku atlattıktan sonra Umut’un Murat için çalıştığını öğrendi ve bu da Murat’ı aslında o kadar da iyi tanımadığının ikinci işareti oldu. İlki Genco’yu dövdürmesiydi malum. Böylece Murat’la ipleri koparma kararı aldı Ali Nejat. Bütün bunları gerçek bir sükûnetle yapıyor olmasına her seferinde şaşırsam da bu haline bayılmaya devam ediyorum Ali Nejat’ın. Hem televizyon ekranı hem de sokaklar, kimseyi dinlemeyen, sadece bağıran ve her işini bağırarak halleden insanlarla dolu artık; bunların ardından Ali Nejat’ın dinginliği bana çok iyi geliyor.
 
Ali Nejat Umut’un yaşadığını haber vermek için Naz’ın yanına gitmese bölüm boyunca hiç karşılaşmayacaklardı. Aslında öyle bir bölüm izlemek de ilginç olurdu, ama Ali Nejat’ın hemen ardından Umut’un da Naz’a gelmesiyle öyle güzel bir sahne izledik ki, başka olasılıkları düşünmek istemiyorum. Naz, Ali Nejat’a sarılmakta tereddüt etti ve sarılmamayı seçti, Umut’un yaşadığını öğrendikten sonra. Umut da bir kucak umutla gelip evde Ali Nejat’ı görünce bocaladı, gitmek istedi. O zaman kendini koyverip sarılıverdi Umut’un boynuna Naz, hem de kocaman kocaman bir sarılma. Ben bir “ohh” çektim o anda. Ali Nejat’ın bu sarılma sahnesine bakıp bakıp gözlerini kaçırması da tıpkı bir annenin, aşı yapılırken çocuğuna bakamaması gibiydi. Ürkek ve anlayışlı ve çok gerçek...


Ay bakamıycam!
 
Bu arada, Umut’un annesinden önce Naz’a gitmesine de dikkat çekmek istiyorum. Naz’ın Leyla’ya “Umut’u bir dost gibi, bir alışkanlık gibi seviyorum” dediği şey tam da bu bence. Çok acı ve yine çok gerçek.
 
Ali Nejat, Murat’la bütün iş ilişkisini bitireceğini ilan ettikten sonra araba projesini hayata geçirebilmek için son kez şansını denedi babasıyla. Tabii ki yine reddedildi. Neticede araba projesine maddi kaynak bulabilmek için tek çaresinin şirketteki hisselerini satmak olduğuna kanaat getirdi. Bu haber Tarık Bey’i çıldırttı elbette. Murat’ı ise heyecanlandırdı. Bakalım hisselerin sahibi Murat mı olacak yoksa Enver Bey mi girecek devreye?
 
İbrahim’in hikâyelerinin bağımlısı olmuştuk birkaç bölümde ama bu konu da ihmal edildi sanki biraz. Fakat Amir’i kenara çekip bir hikâye anlatacakmış gibi söze yumuşacık başlaması, ardından “Senin traşın gelmiş birader” diye sert bir çıkışla lafı noktalaması muhteşemdi. Hikâye anlatmadan da çok şey söyleyebiliyormuş İbrahim, ne hoş.
 
Evde bir çocuk varsa zaten hiçbir şey gizli kalmaz. Kaan iki cümle ile 15 bölümlük sırrı afişe etmeyi başardı. Neslihan, Enver Bey’le bir ilgisinin olmadığına Feyza’yı ikna ettiğini sanıyor ama bence Feyza bunu yemedi. Ayrıca Neslihan’ın köşkte prensesler gibi takılmasına birilerinin ses çıkarıyor olması da içimin yağlarını eritiyor. Hem evde çalışanlar bunu dile getirmeye başladılar hem de Feyza fırsat buldukça veriyor Neslihan’ın ağzının payını. Son haftalarda Neslihan sürekli olarak taca çıkarılıyor ve Tarık Bey’in son dakikada topu çevirmesi ile kendisini yeniden oyunda buluyor. Bu hafta da aynısı oldu ama fragmana güvenecek olursak Neslihan’ı gelecek hafta izleyeceğimiz yer olsa olsa yedek kulübesi olacak. Hadi inşallah diyelim. ^^
 
Bu arada, Neslihan’ın laf arasında adını verdiği Selma’nın kim olduğunu da çok merak ettim. Umarım yakın zamanda müşerref oluruz kendisiyle. Kadınlar arasında da yeni bir cephe açılmasına hiç itirazım olmaz.
 
Neslihan’ın Ali Nejat’a olan ilgisinin çıkış noktası neydi bilmiyorum ama Murat’la ilgilenmesinin tek sebebi, Murat’ın Feyza’ya ilgi göstermesi bence. Bu yüzden Murat’ı yatağa atarak Feyza’ya giden yolu kestiğini zannetti ama yine kendi kalesinde gördü golü. Murat’ın oyununu böyle pervasızca oynaması da benim dişlerimi kamaştıran bir etki yaratıyor, çok memnunum bu halden. Ali Nejat’a yönelik olarak büyüttüğü öfkesinin yalnızca yancı olmaktan kaynaklandığına ikna olmuş değilim ama yakışıklı çocuğun yakın arkadaşının geri dönüşünü izlemek yine de çok keyifli.


Şu surat ifadesinden her hafta bir doz alalım lütfen.
 
-          Olay örgüsüne lafım yok ama diyalogların güçlendirilmesi arzumu yineliyorum. Ali Nejat'ın ağzından "ne pahasına olursa olsun bu arabayı yapacağım" cümlesini her bölüm birkaç kez duyuyorz mesela. Umut da sürekli, "Ben onun için değil araba tasarlamak, kapı kolu bile çizmem" ve benzeri cümleler kurup duruyor. Tamam, bunlardan eminiz, artık başka şeyler duysak?
-          Ben dizi yavaş gidiyor dedim ve hızımız iyice azaldı. Geçen bölüm yaklaşık 30 saatlik bir zaman dilimini izlemiştik, bu hafta 24 saati bile dolduramadık. Bir arkadaşım üşenmeyip saydı, 25 Şubat’a denk gelen 8. bölümden bu yana sadece 12 gün geçmiş, yani bölüm sonunda 8 Mart gününün sabahında kaldık. Doğum günü kutlanan fakat doğum tarihi bizden esirgenen Ayhan da 5 Mart doğumlu bir balık burcuymuş bu hesaba göre. Bu durumda Barış’ın doğum gününe de 9 gün kalmış oluyor.
 
-          Fakat bu hesabın doğru olmadığını bize gösteren iki şey yakaladık: İlki, Naz ve Umut’un boşanma davasının Cumartesi gününe denk gelen 5 Mart’ta görülmüş olması. İkincisi ise, 31 Mart tarihinde yayınlanan 13. Bölümde Gökçe’nin telefon ekranında 24 Mart tarihinin görülmesi. Dizide geçen günleri bu şekilde sayamayacağımızın farkındayım ama aradan hiç zaman geçmiyormuş hissi çok rahatsız edici, örneğin Genco'nun yüzündeki yaralar 3 bölümdür aynı tazelikte. Bizim de kafamız karıştı, bir yerlerde bir tarih geçse de rahatlasak.
 
-          Karas Holding binasının içindeki kocaman ağacı görünce çok mutlu oluyorum her seferinde. Bina dikmek için ağaç kesmek yerine bunu düşünenleri tebrik etmiş olayım, ellerine, yüreklerine sağlık.
 
-          8. bölümde okula başlamıştı Kaan, sonra bir daha okul lafı edilmedi. Kaan okula gidiyor da bizim haberimiz olmuyor diye de düşünemiyoruz, çünkü sabahları evde saklambaç oynanabiliyorsa Kaan okula gitmediği için. Çocuğu okula gönderin bence, saklambaç haftasonu da oynanabilir.
 
-          Ali Nejat’a giydirilen gömleklerle ilgili bir şikâyetim var. Gömleklerin kolları o kadar dar ki Ali Nejat yürüyen bir hava yastığı gibi görünüyor. Ekranda geniş pazulara sahip pek çok oyuncu var, hiçbirinin gömleği böyle bir görüntü yaratmadığına göre bunun bir çözümü vardır diye düşünüyorum.


Kol, kol değil, hava yastığı...
-          Naz’ın çalıştığı hastanede başka bir uzman çocuk doktoru yok galiba, gelir gelmez bütün hastaları taburcu etti, her şey onun dönüşünü bekliyormuş gibi.
 
-          Hasan Amca’yı iki haftadır göremiyoruz, tabii aslında zaman pek de geçmediği için Kaan özlememiş olabilir dedesini ama biz özledik.
 
(Bu yazı ilk olarak 14 Nisan 2016 tarihinde Ranini.tv'de yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok: