12 Şubat 2018 Pazartesi

Cevapsız sorular

Siyah Beyaz Aşk 5. bölüm yorumu

Cevapsız sorular 

Ne kadar derli toplu, akıcı ve dolu dolu bir bölüm izledik, farkında mısınız? Bölüm bitince derin bir oh çektim, işte şimdi oldu anlamında. Şimdi beklediğim ve izlemek istediğim kıvama geldi hikâyemiz. Karakterleri tanıdık, nerede, nasıl davranacaklarını kestirebiliyoruz ve geleceklerinin nasıl olacağını merak ediyoruz. Ana hikâyeye katkısı olmayan gerginlikler de yok oldu bir anda ve daha civcivli, daha ilgi çekici hikâyeler geldi onların yerine.

Aslı'yı her bir adımda daha çok seviyorum. Fragmanda Ferhat'ı ittiğini görünce içim rahatlamıştı zaten. Ama izlediğimiz sahnede bundan çok daha fazlası vardı. Aslı'nın Ferhat'a söyledikleri çok ağırdı ama çok yerinde ve çok gerekliydi. Yanıt alamayacağını bile bile bir sürü cevapsız soru sıraladı Aslı. O konuştukça Ferhat'ın ezildikçe ezilmesi ve dönüp yüzüne bile bakamaması Aslı'nın, bir şekilde kendini toplayınca dolu dolu gözlerle bakıp kendine geçebilecek bir boşluk araması ama bulamaması çok güzeldi. Ardından banyoya gidip uzun uzun aynaya bakması da pek manidar oldu. Öyle ya, evinde ayna bulundurmayan, tıraş olurken bile aynaya bakmayan bir adam Ferhat. Kendini görmeye tahammülü yok belki de. Ama Aslı'nın hayatına girişi onu öylesine afallattı ki, en sonunda aynanın önünde buldu kendini. Onun da var cevapsız soruları.

Birce Akalay'ın oynadığı karaktere böyle teslim olduğunu ilk kez görüyorum ve ilk kez bu kadar beğeniyorum onu. Umarım bundan sonra da hep bu haftaki kadar keyif alırım onu izlemekten. Haftalardır söylüyorum, İbrahim Çelikkol en çok gözleriyle oynuyor Ferhat'ı. Gözlerinde yaşatıyor her duyguyu. Elini kolunu kullanmadan durmayı nasıl başarıyor, içi içine nasıl sığıyor bilemiyorum ama şaşkınlıkla izliyorum. Hayatını göz önünde yaşamayı tercih etmiyor, fakat takip edebildiğim kadarıyla şehrin kalabalığından, sorunlarından uzak, sakin ve sade bir yaşantısı var İbrahim Çelikkol'un. Doğaya, canlılara özen gösteren, kumsalda basit bir törenle evlenen, kendi halinde bir adam. Onun Ferhat oluşuna inanası gelmiyor insanın. Ama olabildiğini görünce daha bir keyifle izleniyor.

Fotoğraf olarak çok güzellerdi yan yana; ama yine de bu kadar uyumlu bir ikili olmalarını beklemiyordum Akalay ve Çelikkol'un, bu yüzden ekrandaki uyuma her gün daha fazla şaşırıyorum. Ve bu uyumda da anahtar kelimenin teslimiyet olduğunu düşünüyorum. Oynadıkları karaktere, hikâyeye bütünüyle teslim olmuş durumdalar her ikisi de. Aman nazar değmesin!

Aslı, Yaprak'ı soracak sanırken - sormayınca

Reddedilen öpücüğünden sonra babasını hatırlaması, ateşin bacayı sarmaya başladığına delalet. Ferhat hiç bilmediği, ama bildiğini sandığı sularda yüzmeye başladı. Bildiğini sanıyor, çünkü anladığımız kadarıyla kadınlarla ilişkisi hep duygusuz alışverişlerden ibaret olmuş şimdiye dek. Reddedildiği de olmamış muhtemelen. Aslı aradığında telefonu Yaprak'ın açmasının hesabı sorulacak diye bekliyordu umutla, Aslı'nın umurunda olmadığını öğrenince nasıl bozulduğunu eminim gördünüz. Eşitlerarası bir ilişkinin nasıl kurulacağını en başından öğrenmesi gerekecek Ferhat'ın.

Bu arada, Ferhat'ın "Neden benimle değil de onunla evlendin?" sorusuna verdiği cevap nedeniyle, Yaprak'ın hikâyesini çiftlikte olan bitenlerden daha fazla merak ettim. Umarım Yaprak'ı da tanırız zamanla, onu talihsiz yapan şey nedir, Ferhat'la yolları nasıl kesişmiştir ve Ferhat'ın kendinden kaçtığında sığındığı liman olmaktan başka nasıl bir hayatı vardır öğreniriz. Ferhat'ın parmağındaki alyansı görmeyip de telefondaki kadını soran birinden ne ummalıyım bilmesem de hikâyesini merak ettim.

Namık'ın bir açığını bulmak için Ebru'nun casusluk yapmasını beklemek hiç iyi bir fikir değildi. Nitekim daha ilk denemesinde Aslı'ya yakalandı Ebru. İyi ki de Aslı'ya yakalandı. Tabii burada, casus diye içeri yolladığı kişi içerideyken ona telefon açan Cem de bir o kadar hatalı, ama bu sayede Aslı'nın da kendine bir çıkış yolu bulmaya çalışması ve Yiğit'e gitmesi güzel oldu. Neyse ki Yiğit de Ebru'dan hayır gelmeyeceğini çabucak anladı ("O kız toka bile takamaz" lafına çok güldüm) da Aslı'yı devreye soktu.

Hem bu cendereden kurtulmak için Aslı'nın bir şeyler yapacak olması güzel, hem de Aslı, Ebru ve Cem'in olamayacağı kadar akıllı olduğu için bu mücadeleyi izlemek bizim için daha keyifli olacak. Bunun ipuçlarını, hastaneden kaçıp Yiğit'e gitmeyi ve bunu Dilsiz'le Ferhat'a çaktırmamayı başararak gösterdi.

Gülsüm'ün bebeğine bir gün içinde yeni bir hikâye yazıp hem bebeğin evde kalmasını sağlayan hem de sorumluluğu üzerinden atan Yeter beni gerçekten şaşırttı. Abidin'in salaklığından faydalanmak akıllıca, bebeği göz önünde tutmak akıllıca, ama bir anne olarak kızına bunu yapması zalimce ve Gülsüm'ün de buna boyun eğmesini beklemesi tuhaf. Cüneyt durumdan memnun görünüyor ve aksiyon alacağa benzemiyor. Neyse ki doğumdan sonra Gülsüm'ün beynine kan gitmeye başladı da Cüneyt'e diklenebildi. Aksiyon alan Gülsüm olur umarım.

Handan'ın bebeğin Abidin'den olduğundan şüphelenmemesi ve nikaha kolayca razı olması da şaşırtıcı. Ben bir DNA testi yapılmasını beklerdim, Namık bile Ferhat'a test yaptırmış, Abidin'e neden yapılmasın? Abidin de hiç şüphelenmedi Safiye'den. Bir tek Ferhat şüphelendi. Bebeği doğurtanın Aslı olduğunu anladığına göre doğuranın kim olduğunu da anladı demektir. Bununla ilgili olarak hiçbir şey yapmaması ise en şaşırtıcı olanı. Yapacaklarından da korkuyorum bir yandan ama bu sessizlik de hayra alamet değil.

Geçen bölümün sonunda, Adem'in cesedi Ferhat'ın klasik arabasının bagajında kalmıştı. Cesetten kurtulmuştur muhtemelen ama araba nerede? Ve arka koltuktaki böğürtlenli turtaya ne oldu?

Şimdilik sadece konu Yiğit olduğunda Ferhat'ın kendisinden başkasını düşündüğüne tanık olabiliyoruz. İdil'in de desteğiyle Yiğit'i Namık'ın radarından kurtardı. Ve evde yalnız kalınca kimseye göstermediği, kendinden bile sakladığı Ferhat'ı gördük yine. Fotoğraflara baktı, salonun baş köşesinde çocukken Yiğit'e kendi eliyle yaptığı oyuncak arabayı buldu, çıkışta da Suna ile konuştu ve sanırım bu konuda bir adım atması gerektiğini anladı artık.

Ferhat'a ayar verirken "gözünün kıyısında bir damla yaş görürsem öldürürüm seni" diyen Cem'e için için çok güldüm. Aslı gece gündüz ağlıyor, gözünden mutsuzluk akıyor ama sen bunu görmüyorsun ve başkalarına ayar vermeye çalışıyorsun süslü laflarla. Ben yemiyorum bunları Cem komiser. Ferhat da yemedi zaten ama suyuna gitti şimdilik. Zaten Aslı'ya bir şey olacak olsa Ferhat da kahrolacak, onu gördük biz, Cem'e gerek yok.

İlk âşık olanın erkek tarafı olmasına da ayrıca seviniyorum. Çok sıkılmıştık âşık olup aptala dönen, erkeği elde etmek için kendini yok eden kadınlar izlemekten. Ferhat uğraşsın, sürünsün, başka biri olmayı denesin. Yerde uyumasına kıyamayarak Aslı'yı kucaklayıp yatağa geçirmesi, ama ben yaptım diyememesi belki de ilk adımdı. Aslı'da şu an bir hissiyat yok. Ama iki haftadır dikkat ediyorum, sırtını Ferhat'a dönerek uyuyor Aslı. Güvenmediğiniz birine arkanızı dönüp uyumazsınız, bu, kendini koruma içgüdüsüyle ilgili bir şeydir. Aslı Ferhat'a sırtını dönebiliyorsa, derinde bir yerde ona yine de güvendiğini anlayabiliriz. Bunlar güzel adımlar.

Aslı uyuyana kadar uyumadan bekleyip Aslı'yı yatağa taşıdıktan sonra Ferhat çıkıp dolaştı mı, bütün gece Aslı'yı mı izledi yoksa o da bir kenarda uyudu mu, bunu görmek istiyorum. Umarım ileride lafı geçer de öğreniriz.

Bu hafta yönetmenimiz değişti. Yasin Uslu, görevini Emir Khalilzadeh'ye devrederek ayrıldı, yolu açık olsun. Benim yakın planlar ve karşı açılı çekimlerle ilgili sıkıntılarım kısmen devam ediyor, ama Khalilzadeh'nin reji dilini daha fazla beğendiğimi ve bu değişiklikten memnun olduğumu söylemek zorundayım.

Gelecek hafta da senaristler değişiyor, malum. Bu değişiklik benim bile içime sinmiyor, ama elimizden bir şey gelmez. Eylem Canpolat ve Sema Ergenekon'a güzel cümleleri ve hikâyeleri için teşekkürler. Kendilerini çok fazla özletmezler umarım. Erkan Birgören ve bize de iyi yolculuklar...

Reytinglerde bir sıçrama yok, ama adım adım yükseliyor, ikna ediyor seyircisini Siyah Beyaz Aşk. Fakat benim özellikle dikkatimi çeken şey, Kanal D'nin internet sitesinde, Siyah Beyaz Aşk'ın en çok izlenen dizi olması ve kanalın en çok reyting alan dizisini neredeyse üçe katlayacak izlenme sayısına ulaşması. Umarım kanal yönetimi de benim kadar dikkat ediyordur bunlara.

(Bu yazı ilk olarak 13 Kasım 2017 tarihinde Ranini.tv'de yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok: