4 Mayıs 2018 Cuma

Son Zenne: Dünyayı rüyalarda görenler

Son Zenne: Dünyayı rüyalarda görenler

Bazıları dünyayı yalnızca rüyalarda görüyor. Bugünü yaşıyor, hem de aşkla, tutkuyla, ümitle yaşıyor ama yarını, gelecek güzel günleri düşlüyor... Ötekileştirilmedikleri, aşağılanmadıkları, şiddet görmedikleri, esir edilmedikleri, günahları ve sevaplarıyla, eksiklik ve farklılıklarıyla, sevdikleri ve nefret ettikleriyle kabul edildikleri, içine karışacakları bir hayatı istiyorlar.

Son Zenne, geçimini pavyonda dans ederek sağlayan bir zenne ile onun yanına sığınmak durumunda kalarak ona can yoldaşı olan taşralı Nesime'nin hikâyesi. İlk bakışta iki ayrı gezegenin insanı gibi görünen ama aslında sancıları, sevgileri ve düşleri benzeyen iki dünyalı onlar. Kendinde olmayanı karşısındakinde bulan, yaşamı birbirinden öğrenen, hayallerini birlikte büyüten iki sıradan insan, sizden, benden çok da bir farkları yok aslında. Ama toplumsal kodlar, öğretilenler, korkular, çekinceler onların hayatlarını ayırıyor bizimkilerden. Biz apartman dairelerine 'yerleşirken', onlara bir bodrum katına 'sığınmak' düşebiliyor.

Hayır, bu oyunun yaptığı asıl iş bu adaletsizliği sorgulamak değil. Çünkü Zenne yaptığı işi, yaşadığı hayatı, toplumun yadsıdığı cinsel yönelimini ya da içine düştüğü hastalıklı aşkı asla küçümsemiyor. O, her şeye rağmen halinden memnun, yaşamın tadını çıkarmayı biliyor, acının en dibinde sürünmeyi de bildiği gibi. Yaşadığı kötü tecrübelere, başına gelenlere kahrediyor zaman zaman ama bunu başka hayatlara gıpta ederek yapmıyor, gelecek hayalini başkaları üzerinden şekillendirmiyor. Nesime de ona keza. Bu nedenle de onların adaletsizliklerle savaşına değil, kaderlerini yenmek için adım adım ilerleyişlerine tanık oluyoruz.

Toplumsal cinsiyet ilişkilerindeki eşitsizliği bütün çıplaklığıyla gösteren bir oyun Son Zenne. İnsanların saklamak, bastırmak, yok saymak istediklerini konu edinen ve esas bu yok sayma halini yok sayan, hikâyesini ve karakterlerini marjinalleştirmeden sunan, onları kamusal alana çıkararak görünür hale getiren bir anlatı bu. Yalnızca bu sebeple bile çok önemli ve değerli.

Hiçbirini sahnede görmesek de Son Zenne, anneler hakkında da çok şey söyleyen ve çokça soru soran bir oyun. Annenin evladına duyduğu sevginin koşulsuzluğunu ve evladını korumak isteyen annelerin çaresizliğini samimi ve sahici bir dille sorguluyor, ortak yaralarımızın derinliğini ve hassasiyetini vurguluyor.

Oyun 2016 yılında sahnelenmeye başladığından bu yana izlemeyi istiyordum, kısmet bugünlereymiş. En çok merak ettiğim şey, oyunu aklıma not ettiğimden beri takip ettiğim Yarkın Ünsal'ın sahne performansıydı ve bu merakımda ne kadar haklı olduğumu gördüm oyunu izleyince. Onunla ilgili söylenecek ilk şey, kesinlikle göz alıcı olduğu! Dans ederken sahnede devleşmesinden söz etmiyorum sadece, çünkü bu olmasa, Son Zenne'den söz etmezdim bile, ama oyunun neredeyse tamamında sahnede olan Yarkın Ünsal, gözünüzü diğer oyunculara kaydırmanıza engel olacak şekilde parlıyor. Yeteneği, role teslimiyeti ve gözlerinden taşan heyecanıyla televizyonun da keşfetmesi ve televizyon seyircisinin de gönlüne girmesi gereken bir oyuncu bence.

Kendisiyle ilgili fikrim televizyon dizileriyle sınırlı olduğundan ve onu hep anlayamadığım, hak veremediğim karakterlerde izlediğimden, Sevtap Özaltun hakkında fazlasıyla olumsuz bir fikrim vardı oyundan önce. Evet, oyunun afişindeki hali bile "Bende Ahsen'den (Canım Ailem), Derya'dan (Ulan İstanbul) ve Mine'den (Gülizar) fazlası var," diyordu, ama benim önyargım da gözlerimle görmeden kabullenmeyecek kadar güçlüydü. Ve Nesime'yi eksiksiz giyinen Özaltun bu yargımı tamamen değiştirdi oyunun sonunda. Yalan değil, oyun boyunca hem karakterin hem de Sevtap Özaltun'un bir açığını aradım durdum, ama bulamadım. Meğer kontrolü hiç kaybetmeyen, hiç düşmeden oynayabilen bir oyuncuymuş. Tek tip roller oynamanın en büyük dezavantajı da bu işte, size bakan gözleri de koşullamış olduğunuz için oyunculuğunuzu gösteremez oluyorsunuz bir zaman sonra. Oysa onu izlediğim ve her birinden ayrı ayrı nefret ettiğim kibirli, şımarık, şehirli kadınların hiçbirine benzemiyor Son Zenne'nin Nesime'si ve biz de böylece oyunculuğunu gönül rahatlığıyla alkışlama fırsatı buluyoruz Sevtap Özaltun'un.

Yarkın Ünsal ve Sevtap Özaltun'dan daha az görünse de hikâye içinde önemli bir yeri olan Şahin'i canlandıran Ayhan Bekdemir* de rolünün hakkını veriyor ve hem Şahin'den hem de onun karakterinde cisimleşen toplumun ikiyüzlü ahlakçılığından nefret ettiriyor.

Dünyanın tavan aralarında, başka hayatların bodrum katlarında görmediğimiz, duymadığımız, bilmediğimiz ya da başımızı öte yana çevirmeyi yeğlediğimiz ne hayatlar yaşanıyor kim bilir? Bu hayatları ve Son Zenne'nin hikâyesini es geçmemenizi öneririm, kendinizle ve içinde yaşadığımız toplumla yüzleşmek ve yeni dostlar edinebilmek için...

Yazan – Yöneten: Serdar Saatman
Oyuncular: Yarkın Ünsal, Sevtap Özaltun, Ayhan Bekdemir
Dekor – Kostüm Tasarım: Oğuz Şahin
Müzik: Zümrüt Şahin
Sahne Amiri: Onur Alagöz
Asistanlar: Batuhan Alpay, Efe Ediz Arlı

*2016'da BO Sahne'de başlayan yolculuğuna bu sezon Tiyatro Oyun Kutusu prodüksiyonu olarak devam eden Son Zenne'nin ilk iki sezonunda Şahin rolünü canlandıran Cansu Fırıncı'nın yerini üçüncü sezonda Ayhan Bekdemir aldı.

(Bu yazı ilk olarak 9 Nisan 2018 tarihinde Ranini.tv'de yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok: